Eşyanın Mülk ve Melekut Yönleri
Bil ki: Fesubhanallah, mülk ile melekût arasındaki perde ne kadar incedir, aralarındaki mesafe ne kadar büyüktür! Dünya ve ahiret arasındaki yol ne kadar kısa ve ne kadar uzundur! İlim ile cehil arasındaki perde ne kadar latîf ve ne kadar kalındır!
İman ile küfür arasındaki berzah ne kadar şeffaf ve ne kadar kesiftir! İbadetle masiyet arasındaki mesafe ne kadar kısadır! Hâlbuki aralarında cennet ile cehennem kadar uzaklık vardır. Hayat ne kadar kısa, emel ne kadar uzundur!
Nasıl ki, dün ile bugün arasında ruhun düne ve geçmişe uğramasına ve nüfuzuna mani olmayan ince bir perde vardır. Hâlbuki bu perde cesede nisbeten bitmez bir mesafedir. Onun gibi, mülk ile melekût, dünya ile ahiret arasında ehl-i kalb ve ruh için ince ve şeffaf, ehl-i nefis ve hevâ için kalın ve gayet kesif bir perde vardır.
Nasıl ki senin gündüzünle gecen için latîf bir gözkapağı berzahı vardır, nefsinin gözünü açtığında gecen zail olur, gündüzün ortaya çıkar. Nefsini unutup körleşirsen daimi bir gecen olur. Onun gibi, Allah hesabına kâinata bakan kimse, her ne müşahede etse ilimdir. Gafletle ve sebepler hesabına bakarsa, ilim zannettiği her şey tam bir cehil olur.
Nasıl ki, Ayasofya Câmiinin aydınlanması ve gecede karanlık içinde kalması arasında sadece elektriğin düğmesine dokunma mikdarı bir zaman vardır. Âlem fezasının karanlığında ise, bir anda şimşeğin çakması yeterlidir. Kapkara bulutlar dünyayı kapladığında dünya kararır, ama birden rahmet nesîmi esmesiyle güneşin ışığı her tarafı kaplar.
Onun gibi, iman ve tevhid nuruyla bakan kimse âlemi nur, ünsiyet, tahabbüp ve teveddüt içinde; kâinatın eczasını da hayattar, mûnis dost ve kardeşler olarak görür.
Küfür nazarıyla baktığında ise, âlemin eczasını birbirine yabancı, cansız, vahşetli düşmanlar şeklinde görür. Âlemi de üst üste karanlıklar içinde tahayyül eder. Kendisi ise uçsuz bucaksız bir denizde.. Bir dalga onu bürüyor, üstünde bir dalga daha.. Öyle karanlık ki, elini çıkarsa onu bile göremeyecek durumda..
Nasıl ki aynanın iki yüzünün arası yapraktan daha incedir. Hâlbuki aralarında doğu ve batı kadar fark vardır. İki parmağını kullanarak aynayı sana güler veya yüzünü ekşitir yapabilirsin.
Onun gibi, insanların fiilleri için iki cihet vardır: Allah için yapma niyeti bu fiillere taalluk ettiğinde sana şeffaf ciheti gösterir. Bu vecih, misalî derinliğinde sayısız tecellileri içine alır, yansıtır. Niyet olmasa veya Allah'ın rızası dışında bir niyet olursa, câmid veya siyah sathî yüzü ortaya çıkar ki, bu da hiçbir kıymet ifade etmez.
Nasıl ki aynanın renkli siyah yüzü derinlik ve genişliğinde ancak kendi küçük cismi kadar bir şey içine alabilir. Şeffaf yüzü ise berzah ve misal âlemiyle ittisali sebebiyle hadsiz şeyleri içine alabilir, onun derinliği en büyük şeyi içine almada zorlanmaz.
Onun gibi hayatın da iki ciheti vardır: Bir vechi dünyaya bakar; siyah, dar ve fânidir. Öbür vechi hakka bakar, şeffaf geniş ve daimîdir. Gafil nefis şeytanın mağlatasını kabulle siyah vechi giyer, tûl-i emel ve ebed isteği ile şeffaf vechin hükümlerini izhar eder.