Eşyanın Zahir ve Batını
Bil ki: Batın, zahirden şuurca daha âlâ ve tam, hayatça daha kuvvetlidir, daha zinetli, daha ilme mazhar, daha mükemmel, daha güzel ve daha latîftir. Zahir üzerinde görülen hayat, şuur, kemâl ve benzerleri ancak batından sızan zayıf bir tereşşuhtur. Yoksa batın câmid ve ölü olup da ilim sahibi bir canlıyı semere vermiş değildir. Buna delil: Batnın, intizamca evinden daha mükemmeldir. Cildin, elbisenden daha güzel dokunmuştur. Hafızan, kitabından daha iyi nakşedilmiştir.
Bu cüz’i şeylere,
- Mülk âlemiyle melekût âlemini,
- Şehâdet âlemiyle gayp âlemini,
- Dünya ile ahireti kıyas et.
Hevâ gözüyle bakıp ta, zahiri ölü, karanlıklı ve ürkütücü bir batın üzere serilmiş canlı ve mûnis gören nefs-i emmarelere yazıklar olsun!
Bil ki: Büyük ve geniş olan Zahir isminin dairesinden uzaklaşıp küçülen şeyler, nisbi veya hakîki olarak Batın isminin dairesine yaklaşır, onunla kayıtlanır. Çünkü esma-i hüsnasıyla “Allah, onları tamamen kuşatmıştır.” (Büruc, 20)
Cüz’i, mahdut, mukayyet olan zihniyle alâka duyduğu şeyde fâni olan insan, Allahın azametine, güneşin etrafında seyyareleri çevirmesine bakar. Vücudu vacib olan Allahı, şeytanî bir kıyasla, vücudu mümkün olan miskin mevcûdata kıyas ederek mesela bir sineğin yaratılışıyla meşgul olmasını akıldan uzak görür.
Bu kıyastan küçük mahlûklara büyük bir zulüm neşet eder ve bu bakış onlara hakaret olur. Çünkü yaratıcısını tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur. Ve hiç bir şey, âlemde sadece kendisi varmış gibi dünyayı ona bir ev, güneşi lamba, yıldızları kandiller kılan zâttan başkasını Rab edinmeye tenezzül etmez.
Bu kıyastan küçük mahlûklara büyük bir zulüm neşet eder ve bu bakış onlara hakaret olur. Çünkü yaratıcısını tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur. Ve hiç bir şey, âlemde sadece kendisi varmış gibi dünyayı ona bir ev, güneşi lamba, yıldızları kandiller kılan zâttan başkasını Rab edinmeye tenezzül etmez.