Küçük Canlılar

Bil ki: Fatır-ı Hakîm (celle celâluh) bitki ve hayvanları ve özellikle bunların kü­çüklerini, yüksek sırlar ve yüce hikmetler için
- kudretinin tasarruflarına en geniş meydan,
- sıfatlarının tecellilerine en ziyade mazhar
- ve isimlerinin cilvelerine en parlak aynalar kıldı.

İşte, bu sırlar ve hikmetlerden bazıları:
Bitki, arzın çekirdeği gibidir, hayvan âlemin bir meyvesidir, çekirdek ağacın kü­çültülmüş bir numunesidir, meyve ağaca bir misal-i musağğardır. Böylece ağa­ca tecelli eden, çekirdek ve meyveye de tecelli eder.

Madem yaratılış ve hayatın gayeleri mutlak celâl, cemâl ve kemâl sahibinin isim­lerinin tecellilerine mazhar olmaktır. Bitki ve hayvanların cüz’iyatını ve özel­likle bunların küçüklerini teksire itina göstermek, ezeli hikmete daha mu­vafık düşer.

Rivayet edilir ki, Hz. Musa (as.) kendisine hücum eden sineklerin çokluğunu Al­laha şikâyet etti, “bunların teksirindeki hikmet nedir?” diye sordu. Allah ona bil­di­rdi ki: Sinek de şöyle soruyor: “Bu büyüklükte insanı niye yarattın? Hâlbuki sen­den gafil oluyor.

Eğer sadece başından sinek yaratsaydın, kendi âlemlerinde hamd ile Seni tesbih eden, ihvanları arasında Seni zikreden, kâl ve hâl dilleriyle isimlerinin cilvelerini ve san’atının nakışlarını izhar eden yüzbin müsebbih olurdu.”

Evet, semavat tabakalarının sahifeleri üzerine yıldızlar mürekkebiyle yazılan ma­nevi bir Kur’an, bakanlara azamet ve ihtişamın tekvinî ayetlerini okuduğu gi­bi, senin bir göz hücrenin atomuna esir mürekkebiyle yazılan bir Kur’an, di­ğe­riy­le başa baş ilim ve hikmet ayetlerini okur.

Birincisinden “Subhanallah, O’nun şanı ne yüce” tesbihini işittiğin gibi, ikin­ci­sinden “Subhanallah, O’nun hikmeti ne kadar dakik, san’atı ne kadar latîf” tes­bi­hini işitirsin. İki Kur’an bu şekilde müsavi olunca, ilâhi hikmet bunlardan birinin nüs­halarının çok olmasını iktiza etti.

-Büyük olanları çoğaltmak ise bakanlara fayda ver­mez.-
Bundan dolayı bu küçük nüshaların melek, cin, insan ve başkalarından sa­yısız mütefekkir mütalaacılar için çoğaltılması lâzımdır. Ayrıca nüshaların çoğaltılmasında, kitap bir kitap olarak kalmaz, kitaplar te­nev­vü eder, faydalar çeşit çeşit olur, anlayışlar farklı farklı gerçekleşir. Emsal olan­lar birbirine katılır ve böylece hüsün ve cezâlet artar.

Şayet küçük kitabın sû­re ve nüshalarının çoğu büyük Kur’anın bazı harflerinde dercedilmemiş olsay­dı, küçük olan, küçüklüğü nisbetinde büyüğe üstün gelirdi. Küçük canlıların bir başka hikmeti şudur:

Cenâb-ı Hakkın en kâmil tecellisi, Ehadiyet tecellisidir. San’atın en mü­kem­mel olanı ise, büyüğü bütün nakışlarıyla küçükte dercetmektir. Bitkiye nis­betle mey­ve ve çekirdek, arza nisbetle bitki ve hayvan, âleme nisbetle insan ve pey­gam­ber, insana nisbetle kalb ve sır; Allahın asıl, küll ve muhît üzerinde tecelli eden bütün isimlerine muhtasar bir numune ve câmi bir mazhar olur.

Mesela, ağaç bir küll’dür. Meyve ondan bir cüz olması cihetiyle Vahidiyete işa­ret eder. Aynı zamanda küllî olan ağacın tamamını içine alan bir cüz’i gibi­­dir, bu cihetle de Ehadiyete remzeder. Bu durumda Vahidiyet, kesret ve cüz’iyat ay­­na­­larında Ehadiyetin tecellisi yanında vahdetin şahididir.

Mesela “En yüce mesel, Allah içindir,” (Nahl, 60) gündüzü kuşatan ziya, Vahidiyetin mi­salidir. Her bir şeffaf zerre, katre, havuz, deniz ve seyyaredeki güneşin timsali ise Ehadiyetin tecellisine misaldir.

Sen güneşi aynanda kendi aynanın rengiyle ve onun vaziyetinin levazımatıyla görsen, sonra da diğer aynalarda gördüğünde zi­yaya bakarsan, bu sana vahdeti gösterir, tecelli edende senin tevehhüm ettiğin gi­bi kesret olmadığına şehâdet eder. Kesret ve aynalar şu şiiri okurlar:
“Senin hüsnün bir ama, farklı farklı ibarelerimiz. Her birimiz o aynı cemâle işaret ederiz.”

Bu sırlardan sür’atle şu manaya intikal edilir:
Hikmeti büyük, san’atı dakîk olan Fatır-ı Hakîm, en latîf kudreti, en mü­kem­mel inayeti, en ekmel rahmeti, en dakik hikmeti ile âlemden arza, ondan can­lı­la­ra, onlardan insana, insanın ferdinden onun kalbine, insan nev’inden o nev’in kal­bi ve âlemin kalbi ve çekirdeği olana müteveccihtir.

O zât (a.s.m),
- Alemin yaratılış sebebi olan çekirdeğidir.
- Hem âlemin neticesi olan münevver meyvesidir.
- Keza Fatır-ı âlemin muhabbetinin timsali ve rahmetinin misalidir.
Bu yüce, kıymetli, tertemiz, kusursuz kalb ise bizim ve bütün mahlûkatın efen­disi olan Hz. Muhammeddir. Âlem ağacının meyveleri sayısınca O’na salât u selâm olsun. Hz. Peygambere işaret edilmektedir.

İndirme Linkleri
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...