Mesnevî-i Nuriye, Lem'alar; 5.Ders

BİRİNCİ LEM’A: Bakınız: Herbir masnûun yüzünde öyle bir sikke vardır ki, ancak herşeyi halk eden Hâlıka mahsustur. Ve herbir mahlûkun cephesinde öyle bir hâtem vurulmuştur ki, herşeyi yapan Sâniden maada kimsede o hâtem bulunmaz. Ve kudretin neşrettiği mektuplarından herbir mektubun âhirinde, taklidi kàbil olamayan öyle bir turra vardır ki, ancak Sultan-ı Ezel ve Ebede hastır.


Okunan Yer: Mesnevi-i Nuriye | Lem'alar
Açıklayan: Sinan Yılmaz

İndirme Linkleri
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?

Yorumlar

nurettin
fesubhanALLAH başka söz sönük kalır.. ALLAH razı olsun hocamızda ve risale nur müellifi bediüzaman üstat sait nursi den
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
umman (doğrulanmadı)
Allah hepinizden razı olsun Rabbim çok güzel ve mükemmel hizmet ettirmiş. Rabbimden hizmetinizin devamını diliyorum.Allah her zamanda ve her hizmetinizde yar ve yardımcınız olsun.Amin
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
zülfikar
maşallah allah ebeden razı olsun
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Ziyaretçi (doğrulanmadı)
notlarım belki diğer dinleyenlere de istifadeli olur duasıyla paylaşıyorum. İlk 3 cümle: İlk 3 cümle, Hazine gibi 3 cümle. Her şeyi yaratamayan o mührü vuramaz. 1. Normalde Üstadımız Mahluk’tan Halık’a, masnu’dan Sani’e gider, burda mahluk’tan Sani’e, masnu’dan Halık’a gitmiş. Fiilden(mefulden) faile giderken, fiil ve faile göre isim seçer Üstadımız. Belki başka bir hikmet var bu şekilde yazılmasında.2. Masnudan bahsederken yüz ifadesini kullanmış, mahluktan bahsederken cephe demiş, yüz, tefennü, belagatta bir sanat, dinleyici ve okuyucuyu sıkmamak için aynı manayı ifade eden farklı kelimeler kullanmak. Masnu dediğimiz zaman eşyaya sanat cihetiyle bakacağız, kuş, rengarenk nakış nakış süslenmiş, gözüne, kanatlarına, ona vurulan boyaya bakıyoruz, çiçeğe masnu olarak bakınca ona sanat eseri olarak bakıyoruz, ona renkli boya vurulmuş, o yapraklar öyle birleştirilmiş ki hepsi birbiriyle uyumlu. Mahluk: Allah’ın halk etmesi, Allah’ın Halık ismi manası: yoktan ölçü ve nizam içinde icat etmek. İnsan, bir damla sudan oluş, çiçeğe bakınca tohumu yarıp çıktığı ana bakıyoruz. Kuranı Kerimden okuyalım: Nahl:3-8: “Allah gökleri ve yeri hak ile yarattı. Sonra insanı da bir damla sudan/nutfeden yarattı. Koyunları, keçileri, develeri, sığırları da O Allah yarattı, atı da katırı da merkebi de Allah yarattı. Ve Allah bilmediğiniz neler yarattı” Allah yaratmada hiçbir şeyi dışarıda bırakmıyor. Devamında bitkilerden, mahlûkatın renk renk yaratılmasından bahsediyor. En son: “Hiç Yaratan (Allah) yaratmayan gibi olur mu? Artık siz düşünmez misiniz?” Yarattığı mahlûkları saydı saydı ve sonra dedi ki: Bunları yaratan Allah ile hiçbir şeyi yaratamayan putlarınız, tabiat, sebepler bir olur mu? Cenabı Hak semavat ve arzdan başlayıp, yaratılmış her şeydeki sikkeyi ve damgayı gösterdi. Devamında Allah her şeyi sudan yarattı, kimi yaratılan iki ayağı üzerinde yürür, kimi sürünür Allah dilediği gibi yaratır. Her şeyin yoktan yaratılışı. Demek biz yaratılışa baktığımızda: Yoktan icad, ama nasıl bir icad? ölçülü ve düzenli bir icadı tefekkür edip, o tefekkürden Halıkımıza ulaşacağız. Sanat ciheti: Neml:88 : “Sen dağları görürsün de, yerinde durur sanırsın. Oysa onlar bulutun yürümesi gibi yürümektedirler. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah’ın sanatıdır” Sanat cihetinden bahsederken: Yaratılmış bir mahlukun bir vasfından bahsediyor. Masnu denilince sanata bakacağız, mahluk denilince yoktan ölçüyle ve nizamla yaratılmasına bakacağız, Masnuda Sani ismine, Mahluktan Allah’ın Halık ismine ulaşacağız. 3. cümlenin ilk ikisinden farkı ne? 1. Cümlede eşyaya: sanatı cihetiyle , 2. Cümlede: yoktan, ölçülü ve dengeli/mizanlı yaratılması cihetiyle baktık. Burada eşyaya eşyada tecelli eden isim ve sıfatlar cihetiyle bakacağız. Eşya öyle bir mektuptur ki: demek ki içinde bir şeyler yazılmış, o yazıyı okumalıyım. Çiçeğe bakarken, mektup cihetiyle bakacağım, demek ki o çiçekte bir şeyler yazılmış, o yazıyı okumalıyım: Toprağı yarıp çıkmış: Bais, Falik ismi onda yazılmış, rengarenk süslenmiş: Müzeyyin, Mülevvin; hayatı var Muhyi, besleniyor: Münim, Rezzak,Rahman kendini muhafaza etmek için dikenler takılmış: Rahim, bütün çiçeklere benziyor, tüm çiçekleri kim yaptıysa onu da o yapmış: Ferd, Vahid, Ehad ; terbiye edilmiş, bir vazife görüyor: Rab. Üstad Katre isimli eserinde: Her mahluk en az 55 dil ile Allah’ı tesbih eder yani Allah’ın en az 55 ismini okutturur, bu isimleri de orda beyan buyurmuş. Mektup cihetiyle baktığımda: Her bir mahluk bir kaside gibi Allah’ın isim ve sıfatlarını okutturuyor. 1. cümlede “yüz” ifadesi, 2. Cümlede: “cephe”, ama 3. Cümlede: “her mektubun ahirinde” ifadesi kullanılmış. Temsilden yola çıktığı için bir mektubu yazdığınızda mektup kime aittir, damgayı mektubun altına, sayfanın sonuna koyarsınız, turra: padişah imzası , her bir eşya mektuba benzettiğinde cenabı Hak Sultanı Ezel ve Ebed’in o mahlukattaki işareti: turra. Damgaları, turraları bahsetmiş ama teker teker saymamış. Her bir lemada bu damgalar ifade edilmiş. İmkan delili bir damgadır, Kuddüs delili bir damgadır, sevki ilahi bir damgadır, suret vermek bir damgadır, hayat vermek bir damgadır, beslemek bir damgadır, her bir azadaki her bir hikmet bir damgadır, alemin tüm kanunlarına uygun halde yaratılması bir damgadır. Hayat sikkesi: 21:00 sonrası İcaz: aciz bırakan, taklidi mümkün olmayan. Mucizeye inanmam diyen bir adam, Kimsenin yapamadığı şeye mucize denir demiş, haydi ota bakalım, toprağı yarıp çıkmış, tüm insanları toplasak yaratabilirmiyiz? Bunu gördükten sonra peygamberimizin parmaklarından suyun akmasını mı akıldan uzak göreceksin. Hayatın üzerine vurulan, taklidi mümkün olmayan, tüm insanlık, tüm sebepler, müşriklerin tüm batıl mabudları toplansa aynısını yapamayacağı bir damgadan bahsedeceğiz. Bir şeyden çok şey meydana gelmesi: 1. Misal : SU, 1 damla sudan, göz, kulak meydana gelmiş. 2. Misal: TOPRAK, elma tohumunu atıyoruz elma çıkıyor, gül tohumunu atıyoruz gül çıkıyor, her biri farklı onlarca ağaç aynı topraktan çıkıyor. 3. Misal: Yumurta, rengarenk tavuskuşu tek bir yumurtadan çıkartıyor 4. Misal: İncir çekirdeği: kök, gövde, onlarca yaprak, incir meyvesi çıktı 5. Misal: Tohum: tek bir tohumdan bir sap çıkıyor, diken çıkıyor, rengarenk boyanmış yapraklar çıkıyor 6. Misal: elementler: yaratılan tüm eşya onlardan çıkmış Bunların özü ne? Allah’ın varlığını birliğini nasıl ordan çıkartalım? Eşya kendinden olmayan şeyi, neticesine veriyor. Suyun kendinde göz yok, kulak yok, kalp yok, kendinde olmayan, sahip olmayan bir eşyayı neticeye nasıl veriyor. İncir tohumunda incir boyası yok, incir nasıl çıkıyor. Benden 100 tl isterseniz veremem bende yoksa. Elementte, suda olmayan şey, yaratılan varlıklarda mevcut. İncir çekirdeğinde koparttığımızda çıkan süt onda yok. Toprakta olmayan özellikler, topraktan çıkan şeylerde var, toprağın boyası yok, kalıbı yok, ama ondan çıkan şeylerin rengi var, kalıbı var. Toprak kendisinde olmayan sıfat ve özellikleri, kendinden çıkan eşyaya takamaz. O zaman bu özelikleri takan kim? Bu delili Allah dokuyor. Sizi nutfeden yarattım diyor Rabbimiz. Sorumuz şu: O eşyayı vahid (tek bir eşya) kendinde olmayan sıfat, özellik, madde ve uzuvları, ondan meydana gelen varlığa nasıl takıyor? Çok şeyden tek bir şey meydana gelmesi: Su içtik, havayı teneffüs ettik sonra bir tek ceset olduk. Bu çok yüksek bir delil. Üstad Hz. Cenabı Hakka ait mühürlere başlarken bu delille başlamış, önce kuvvetli olanlar ile başlamış. Önümüzde tek bir kitap var, tek bir cisim. Elimde 100-200 kelime var, elimden bırakacağım, kelimeleri hoopp kitaba bırakacağım, kitabın intizamı bozulmayacak, her bir kelime ilgili satırını bulacak, insicamı bozmadan kitaptan bir cüz olacak. Hiçbir kelime kitaptaki yerini şaşırmayacak, satırdaki yerini bulacak, satırda kendine ait yere gidecek. Bunu bir defa yapmayacak, her gün yüzlerce kelimeyi ben bu kitaba bırakacağım. Maazallah eğer bir kelime yerini şaşırıp, farklı bir satıra giderse, bu kitabın ölümü demek. O cansız, şuursuz olan kelimeler, kitabın hayatını, intizamını muhafaza etmek için bu işi tek başına yapacak, mümkün değil. Cenabı Hak, kelime hükmündeki suyu, yediklerimizi her şeyi bu kitaba bir cüz yapıyor ve bunlardan tek bir cismi icad ediyor. 1.soru: Vücuduma giren bu eşya, kendi vasıflarını/ özelliklerini bırakıp, bizim vücudumuzda niçin kalp oluyor, kulak oluyor, kendi vasıflarını niçin ve nasıl terk ediyor? 2. Bunlar vücutta kendine ait yerlerini nasıl buluyor? Tırnağa gitmesi gereken bir element göze gitse, göz kör olur. Bu kadar çok eşya (çokluğa sadece sayı olarak bakmayın, yapıları birbirine zıt/ muhtelif/ normal şartlarda biraraya gelmesi mümkün değil, bir araya gelse kaza olur, kağıt ile kibriti bir araya gelse yangın çıkar) bir araya geliyor ve tek bir cisim oluyor, insicama bakın. 300-500 sayfası olan bir kitaba 200 kelimeyi atıp yerlerini bulmasına, hiç öyle şey olur mu diyoruz. Rabbimiz bu misalden 100 defa daha mucizeli bir sanatı her gün hayat sahibi mahlukatta bize gösteriyor. Gel gör ki fikir gafletten, gözümüz körlükten, bu harikulade icraatı görüp sübhanallah diyemiyoruz. 3 şeyi olacak: Kalp (insaf, maddi kalp değil), Akıl (muhakeme), Şuur (his ile idrak etmek) (Cenabı Hak, O şuur etmezler diyor Allah kafirleri anlatırken. Onların hayvan bile olmadığını, hayvandan da aşağı olduğunu beyan buyurmuştur, çünkü hayvanda şuur vardır, bir hayvana ateş tutsanız his ile ateş olduğunu anlar, kaçar. Onlar ancak cemadattandır, cansız varlıklardandır, taştır, demirdir.) Kalbi yoksa, aklı yoksa, şuuru yoksa, hayatın üzerindeki bu mührü gördükten sonra Allah’ın varlığının birliğine inanmayabilir, zaten o inanmakla mükellef de değildir, hesaba da çekilmez. Ama İnsan ise, kalbi insafı varsa, aklı ve şuuru varsa, anlar ki bir şeyden çok şeyleri çıkartmak ve çok şeyleri bir şeye dönüştürmek ancak her şeyi Halk eden ve yapan Saniye mahsus bir sikkedir. Üstadımız üstte kullandığı Halık ve Sani ismiyle bitirdi, Kadir ismini kullanmadı. Çabuk okunduğunda alelade bir yer gibi, içine girildiğinde, kelimelere teker teker bakılıp, her kelime kaldırılıp altındaki hazine alındığında, kuvvetli bir delil, ne kadar müthiş bir ifade. Önemli olan çok okumak değil, önemli olan: okuduğumuzu anlamak, anladığımızı gün içinde çokça tefekkür edip, ruhumuza, kalbimize, latifelerimize manevi gıda göndermek. Risaleden istifade edebilmemiz için: Kitabı kapattığımızda kendi kelimelerimizle özet yapabilecek bir seviyede olmalıyız. 1. Lema: şu alemebakıyoruz, her masnuun sanat eserine bir damga vurulmuş, bu damga herşeyi yaratan Halik’a mahsustur. Her mahlukun üzerine bir turra vurulmuş, o turra herşeyi icad eden Sanie mahsustur. Her bir varlık mektup olmuş, sonuna padişah imzası vurulmuş. Tüm alemi icad edemeyen o turrayı vuramaz. Onlarca turra, mühür var. Bugünkü tefekkür edeceğimiz damga: tek birşeyden çok şey, çok şeyden bir şey cem ediyor, su, elementler, çok şeyden bir şey yapamaya örnek: vücuda giren gıdaların tek bir cisim olması, kelimeler üzerinden tefekkür ettik, kelimeler: yerlerini nasıl buluyor? Kendi yapılarını değiştirip, bulundukları organa nasıl uygun bir cüz haline geliyor. Yapacağımız: Çiçeğe böceğe mahluka bakıp tefekkür edip, fesübhanallah demek.
Yorum yapmak için Giriş Yapın ya da Üye olun.
Yükleniyor...