Seyri Süluk

Tenbih - İhtar - İtizar

Bil ki: Bu risale, bazı Kur’an ayetlerinin şuhûdî bir nev’i tefsiridir. İçindeki me­­seleler ise, Furkan-ı Hakîm’in cennetlerinden koparılmış çiçeklerdir. Fakat iba­­resindeki işkâl, icmal ve îcaz sakın seni ürkütmesin. Tekrar be-tekrar mütalaa ey­­le, ta ki Kur’andaki لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ “Göklerin ve yerin mülkü O’nun­­dur” gibi ayetlerin tekrarının sırrı sana açılsın.

Ayrıca nefsin temerrüdünden de korkma. Çünkü benim inatçı ve zorba nefs‑i em­marem bu risaledeki hakîkatlerin satveti altında tezellül ile boyun eğdi. Hat­­ta şeytan-ı racimim de sinip sesini kesti. Kim olursan ol, senin nefsin benim nef­­sim­den daha tâği ve daha asi olamaz ve şeytanın da benim şeytanımdan daha al­­datıcı ve daha şakî değildir.

Ey kâri! Sakın sakın Birinci Bab’daki tevhidin delilleri ve mazharlarının mut­­lak olarak birbirine ihtiyaç bırakmayacağını zannetme. Çünkü ben onlardan her biri­­ne mahsus bir makamda ihtiyaç gördüm. Keza mücahede hareketi beni zaman za­­man öyle bir mevkiye zorluyordu ki, kurtulmak için bu mevkide bir kapı aç­­mak gerekiyordu. Ayrıca o anda, açık olan diğer kapılara yönelmek kolay olmuyordu.

Keza, sakın sakın bu risalenin ibaresini kendi tercihimle zorlaştırdığımı zan­­net­­me. Çünkü bu risale, dehşetli bir vakitte, nefsimle yapılan âni ve irticalî ko­­nuş­­malardır. Kelimeleri, niran ve nurların birbirleriyle boğuştukları fırtınalı müt­hiş bir mücadele hengâmesinde doğmuştur. Başım bir anda kâh zirveden yere, kâh yer­den zirveye, seradan süreyyaya yuvarlanıyordu.

Çünkü akıl ile kalb ara­sında bir berzahta, daha önce gidilmemiş bir yolda sülûk etmiştim. Sukût ve suû­dun dehşetinden aklım dönmüştü. Bundan dolayı, bir nur bulduğum za­man, “onun­la hatırlayayım” diye hemen üstüne bir alâmet dikiyordum. Çoğu ke­re, ifa­de edemediğim bir manaya tek bir kelime bırakıyordum. Bunlar ihtar ve tez­­kir içindi, yoksa delâlet için değildi. Onun için, ekseriyetle çok büyük bir nu­ra an­cak bir tek kelime ile işaret ettim.

Sonra müşahede ettim ki, o zulümat ar­­zının içlerinde bana medet veren o nurlar, Kur’an güneşinden bana misbahlar şek­­linde temessül eden şualardır.

İndirme Linkleri
Bu içeriği faydalı buldunuz mu?
Yükleniyor...