BİRLİK VE BERABERLİK HAKKINDA
Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
Hutbemiz birlik ve beraberlik hakkındadır.
Allah (cc) birdir, birliği sever; birlik ve beraberliği emreder.
Allah Vâhid'dir, Ehad'dir, Samed'dir, her şeye Kadir'dir.
Hz. Âdem'i topraktan, bütün insanları da bir anayla bir babadan yaratan O'dur.
Sultân-ı Kâinat birdir. Her şey O'nun birliğine şahittir.
Kâinatın idaresi bir, tedbiri, inayeti, hikmeti bir...
Tanzimatı, iaşesi bir...
Muhtaçların imdadına koşan rahmet bir...
Ve o rahmetin bir şerbetçisi olan yağmur bir...
Dünyamızın sobası, lâmbası olan güneş bir...
Gece lâmbası olan ay bir...
Aşçımız olan ateş bir...
Hava bir, su bir, toprak bir...
Bütün bunların bir olması, güneş gibi parlak bir surette Allah'ın birliğini bildiren deliller, gösteren hüccetlerdir.
Her şeyin dizgini O'nun elinde, her şeyin anahtarı O'nun yanındadır.
O Rabbülâlemîn'e îman etmek şerefine eren biz Müslümanlar da hayatımızı birlik ve beraberlik esasına göre yaşamalıyız.
"Hayat vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihad gittiği vakit manevî hayat da gider." Maddî hayat da dağılır.
"Velâ tenâzeû fetefşelû ve tezhebe rîhuküm!" âyeti işaret ettiği gibi tesanüd bozulsa cemaatin tadı kaçar.
Fabrikanın çarklarının birbirini desteklemesi lâzımdır. Yoksa fabrika çalışmaz ve dağılır. Bütün çarkların bir maksada hizmet etmesi gerekir.
Bilirsiniz ki, üç elif ayrı ayrı yazılsa üç kıymeti var. Bir çizgi üstünde yanyana gelip omuz omuza verseler 111 kıymetinde ve kuvvetinde olurlar. Bu misal birlikteki kuvveti gösterir.
Muhterem Mü'minler!
Bildiğiniz gibi bizleri birleştiren o kadar kuvvetli bağlar var ki, saymakla bitmez. Hepimizin Rabbimiz bir, Peygamberimiz bir, dinimiz bir, kitabımız bir, kıblemiz bir, devletimiz bir, vatanımız bir, milletimiz bir...
Bu kadar birbirler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti istedikleri halde bölünüp parçalanmak, kin ve adavete saplanmak Rabbimize, dinimize ve Peygamberimize karşı hürmetsizliktir. Dehşetli bir zulümdür. Kalbi ölmemiş, aklı sönmemiş olanlar bu hakikati anlamakta zorluk çekmezler.
Rabb-i Rahîm'imiz ferman ediyor:
"Hepiniz toptan Allah'ın ipine sarılınız, parçalanıp ayrılmayınız..." (Al-i İmran, 3/103)
"Şüphesiz mü'minler birbirleriyle kardeştirler. Öyleyse dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin." (Hucurat, 49/10)
"Ey insanlar! Muhakkak ki biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve sizi millet millet, kabile kabile yapak ki, tanışıp kaynaşasınız. Allah katında en şerefliniz, O'ndan en çok korkanınızdır." (Hucurat, 49/13)
Îman nuruyla etrafımıza, dünyaya, İslâm âlemine baktığımızda görüyoruz ki:
Bütün Müslümanlar büyük bir ordudur. Ordunun taburlara, bölüklere ayrılması vazife taksimidir. Tanışmak ve daha iyi yardımlaşmak içindir. Birbirine düşman olmak için değil!
Aynen öyle de bugün her zamandan fazla birbirine muhtaç olan Müslüman devlet ve milletler bizim mü'min kardeşlerimizdir.
Onlara maddeten ve manen yardımcı olmak, imdatlarına koşmak vazifemizdir.
Bu vazifeyi hakkıyla yapabilmek için dâhilde İslâm kardeşliğini hâkim kılmak, birlik ve beraberliği kuvvetlendirmek ve korumak mecburiyetindeyiz.
Aziz Kardeşlerim!
Fahr-i Kâinat Efendimiz (asm) bizleri birlik ve beraberliğe davet ederken şöyle buyuruyorlar:
"Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız da birdir. Hepiniz Âdem Aleyhisselâm'ın çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü yoktur. Kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır."
İşte ırkçılık illetine karşı çâremiz bu doğru düşüncedir, ölçümüz budur.
Mü'minler bir vücut gibidir. Neresine bir iğne batırılsa bütün vücut ağrı duyar.
Bizi ayakta tutacak en büyük kuvvetimiz, birliğimizi temin eden İslâm kardeşliğidir.
Avrupa'nın bâtıl formülleri iflâs etmiştir. Hem vatanımızda, hem de İslâm âleminde kardeşi kardeşe kırdıran hastalık, başta ırkçılıktır. Sonra makam, mevki, menfaat kavgalarıdır.
80 yıldan beri akan kanların, ölen yüz binlerin müsebbibi menfî milliyetçi zihniyettir. Bu derdin dermanı dindir, îmandır, İslâmiyet'tir.
İçtimaî yangınları söndürecek su, İslâm'ın inanç prensipleridir. Irkçı düşünce sahipleri her hamlede yangını büyütüyorlar, yeni yeni yaralar açıyorlar. Yangına benzin dökmüş oluyorlar. Yangını çıkaranlardan onu söndürmeyi beklemek yanlıştır. Onun itfaiyesi îman ve Kur'ân hakikatlarıdır.
Geliniz, Kur'ân'ın sabahında, İslâm'ın baharında kardeş olalım!
Anarşi çıkarıp bozgunculuk yapanları bu tahribattan, fitne ve fesattan vazgeçirmeye çalışalım. Birliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermeyelim.
Unutmayınız ki: İki kahraman birbiriyle boğuşurken bir çocuk ikisini de dövebilir. Birbiriyle uğraşan iki kardeş zayıf düşer, hiçbir şeye muvaffak olamazlar, mağlup olurlar.
İslâm tarihinde bütün zaferler birlikte kazanılmıştır.
Osmanlı ordusunda 30'dan fazla millet îman safında biraraya gelmiş, İslâm kardeşliği sayesinde kıtalar fethetmiştir.
Birlikte kuvvet, ayrılıkta azap vardır.
Birlikte saadet ve huzur, ayrılıkta fitne ve fücur vardır.
Birlik Allah ve Resûlü'nün emri ve yolu, ayrılık şaytanın ve deccalın yoludur.
Geliniz Kardeşlerim!
Kür'ân'ın nurlu yolunda, îman ve Kur'ân hizmetinde vatan ve millet menfaatına birleşelim. İhlâs havuzunda benliğimizi eritelim. Kurtuluş çâremiz budur. Şâirin dediği gibi:
"Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!.."