GENÇLİK VE ÖNEMİ
Aziz ve Muhterem Müslümanlar!
İnsan hayatının en hareketli, heyecanlı ve tehlikeli devresi gençlik zamanıdır. Gençlerin topluma faydalı, dindar, edepli, hayalı, kısaca faziletli yetişmeleri için bir rehbere ihtiyaçtan vardır. Kendi başlarına yol ve hedef tesbit etmeleri çok zordur.
Hatalı yollara sapmamaları için başta anne-babalar, birinci derecede çocuklarının terbiyesinden mesûldürler.
Esas terbiye çocukluk çağından başlar. İlk vazifeyi anne-baba yapar. Din, îman duygusunu, Allah ve Resûlullah sevgisini çocukların kalplerine ebeveyn yerleştirir. Sonra okul ve çevre gelir.
Çocuklarımız okullara gidip geliyorlar. Ne kazanıp ne kaybediyorlar? Takip etmemiz lâzımdır.
Bâzı gençlerimiz ilim, irfan, edep, ahlâk dersleri alarak iyi bir şekilde yetişirken, bâzıları da aileden aldığı din ve ahlâk güzelliklerini kaybediyorlar.
İman ve ahlâk yönünden, hayat anlayışı ve tarzı bakımından aileden alınan terbiyenin tam tersi veriliyor. Allah ve Resûlullah (asm) sevgisi yerine putperestlik ve tabiatçılık öğretilince, gençler ne yapacaklarını şaşırıyorlar! Kime kulak versinler; aileye mi, öğretmene mi, arkadaşlarına mı?
Müslüman aileler çocuklarına ders veren muallimlere dikkat etmeliler! Zararlı fikirler gençlerin her iki dünyasını harap eden bir zehirdir. Dindar olmayan eğitimciler de gençlerimize zararlıdırlar.
Allah'ın emrettiğini yasaklayan, nehyettiği günahları işleyen muallimlerden gençlerimizin iyi yetiştirilmesini beklemek gaflet içinde gaflettir. Biz her şeyden evvel Müslümanız. Okullarımızdaki programların dinimize uygun olmasını isteriz. Yavrularımıza Kur'ân ve îman ders ve terbiyesinin verilmesini istiyoruz.
Avrupa'nın dinsiz felsefesiyle, ahlâksız, hayasız hayat anlayışlarıyla alâkamız yoktur. Kalbimizi, vicdanımızı ışıklandıracak din ilimleridir, îman hakikatlandır. Aklımızı, fikrimizi nurlandıracak faydalı fen ilimleridir. Gençlerimiz ilme, ahlâka, ibadete muhtaçtır.
Aziz mü'minler!
Cenab-ı Hak Kur'ân-ı Kerîm'de, "Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım." (Zariyat, 51/56) buyurmaktadır.
Acaba gençlerimiz kime kulluk ediyorlar? Kimin peşinde sürükleniyorlar, hiç düşündünüz mü?
Bazı gençlerimiz var ki, içleri nur, dışları nur... Pırıl pırıl... Allah'a kul, Resûlullah'a ümmettirler. Kur'ân'a ve îmana hizmet ediyorlar. Vatanı ve milleti haramilerden korumaya çalışıyorlar. Ne mutlu o gençlere!
Gençlerimize bu asırda en iyi arkadaş, Kur'ân'ın etrafında toplanan bu nurânî gençlerdir.
Bâzı gençlerimiz de var ki, nerden gelip nereye gittiklerini bilmiyorlar. Hâlık'ını, Mâlik'ini, sahibini tanımıyorlar... Aileleri de öyle! Okulda, çevrede elinden tutup yol gösteren bir mürşid-i kâmil bulamazlarsa hayatları tehlikededir, yardıma muhtaçtırlar.
Günümüz genci Hakk'ı arıyor, bulamıyor. Bazen bâtılı Hak zannedip koynunda saklıyor. Zehirli helvaları yedirip gençlerimizi tuzaklara düşürüyorlar. Bîçâre gençler bilmiyorlar ki, îman ve ibadet olmazsa bütün dünyanın saltanatı ve lezzeti bir insana da verilse, kabir kapısında söner, beş para etmez!
Evet, kabir var; hiç kimse inkâr edemez. Herkes ister istemez oraya girecek. Hayatını îman ve ibadetle geçirenler için cennet kapısı, inkârcılar için cehennem kuyusudur.
15 yaşla 40 yaş arasındaki gençlik nimeti, ebedî ve bakî bir gençliği kazanmak için verilmiştir. Kabir azabından ve cehennem ateşinden kurtulmak yalnız îman ve itaat iledir. Fen, felsefe, makam, mevki, şan, şöhret orada geçersizdir.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Efendimiz (asm) en hayırlı genç kim olduğunu şöyle haber veriyor:
"En hayırlı genç odur ki, ihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak gençlik hevesatına esir olmayıp gaflette boğulmayandır."
"Allah azgınlık ve sapkınlık yapmayan genci beğenir. Gençliğinde heva ve hevesini yenerek ibadete yönelmesi elbette takvasının delilidir."
Gençlerimize hakikî rehber, başta Sevgili Peygamberimiz (asm)'dir. O, en mükemmel örnektir. Çocukluğu çocuklarımıza, gençliği gençlerimize, ihtiyarlığı yaşlılarımıza en güzel misaldir.
Peygamberlik verilmeden önce o vahşî toplum içinde bütün kötülüklere rağmen dost düşman O'na güveniyor, "Muhammedü'l-Emîn" diyorlardı. Vazife-i risalet verilince etrafı gençler tarafından sarıldı. Hz. Ali, Hz. Zeyd, Hz. Bilâl, Hz. Müs'ab bin Umeyr (r. anhüm) gibiler nefislerini Allah'a satan, dini her şeye tercih eden gençlerdendi Allah Resulü'nün "Ne güzel kumandan! Ne güzel asker!" dediği İstanbul Fâtih'i de 21 yaşında, aklı başında, kalbi îmanla dolu bir gençti.
Aziz kardeşlerim, kıymetli gençlerimiz!
Size özet olarak şu tavsiyeleri yapmak istiyorum:
- Her şeyden evvel sağlam bir îman ve temiz bir ahlâka sahip olmalısınız! İnandığınız gibi amel edip ibadet etmelisiniz!
- Hayatınızı îmanla hayatlandırıp farzları ve vacipleri işlemekle süslemelisiniz! Allah'ın rahmetinden hiçbir zaman ümidinizi kesmeyiniz!
- Tövbe kapısı açıktır, tövbe ediniz!
- Yolunuz ve hedefiniz belli olmalı, çalışkan olmalısınız! Allah çalışkan kulunu sever.
- Tembellik başarının düşmanıdır. İki günü müsavî olan zarardadır.
- Hürmete lâyık olanlara hürmet etmeli, merhamete lâyık olanlara merhametli ve müsamahakâr olmalısınız!
- Dost ve arkadaşlarınızı iyi seçmelisiniz! İnsan arkadaşının dini üzeredir. Dindar ve akıllı olmayan arkadaşları tercih etmeyiniz!
- Kıymetli zamanlarınızı faydalı kitaplar okumakla geçirmelisiniz! Dininizi öğrenmek için kaç kitap okudunuz?
- Oyalayıcı ve zararlı oyunlardan uzak durmalısınız! İnsan bu dünyaya oyun ve eğlence için gönderilmemiştir. Esas vazifemiz okumak, öğrenmek ve amel etmektir.
Gençlik Rehberi'nden gençlere hitap eden çok mühim bir parçayla hutbemizi bağlayalım: Ey gençler!
"Sizdeki gençlik kat'iyyen gidecek! Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyade belâlar ve elemler getirecek!"
"Eğer terbiye- i İslâmiye ile o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak iffet ve namusluluk ve taatte saıfetseniz, o gençlik manen bakî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak."