İMÂM-I RABBÂNÎ
Hindistan’da yetişen büyük velî ve âlim bir zâttır. İsmi, Ahmed bin Abdülehad bin Zeyne’l-Âbidîn, lâkabı Bedreddîn, künyesi Ebü’l-Berekât’tır. 1564 (h. 971) tarihinde Hindistan’ın Lahor ile Delhi şehirleri arasında yer alan Serhend kasabasında dünyaya geldi. İyi bir tasavvuf terbiyesine sahip olan babasının verdiği tasavvuf dersleri ile Kadiriyye, Ceştiyye icazetini aldı. “İmâm-ı Rabbânî” ismiyle tanındı.
Hicrî ikinci bin yılının müceddidi (yenileyicisi) olmasından dolayı “Müceddîd-i Elf-i Sânî” ünvanıyla, Hazret-i Ömer’in soyundan olduğu için “Fârûkî” nesebiyle, Serhend şehrinden olduğu için de “Serhendî” olarak anıldı. Bütün bu vasıflarıyla birlikte ismi, İmâm-ı Rabbânî Müceddîd-i Elf-i Sânî Şeyh Ahmed-i Fârûkî Serhendî’dir.
İmâm-ı Rabbânî ilk tahsîline, babası Abdülehad Efendiden ders alarak başladı. Küçük yaşta Kur’ân-ı Kerimi ezberledi.
Kadı Bedehşanî’den fıkıh, kelâm ve bilhassa tefsir sahalarında ders aldı. Delhi’deki meşhur Nakşî Şeyhi Bakıbillâh’la görüştü. Ondaki eşsiz kabiliyeti hemen keşfeden Nakşî Şeyhi, ona büyük ilgi gösterdi. Hattâ iki ay gibi kısa bir zaman içinde Nakşî tarikatında uzun mesafeler kat ettiğini anlayan Şeyh, kendisine irşad izni verdi ve onu serbest bıraktı.
Hazret-i Ahmed-i Farukî, hem ilim öğrenmek; hem de hac vazifesini edâ etmek üzere mukaddes beldelere yöneldi. Yol boyunca uğradığı yerlerin ilim erbabından eksiklerini tamamladı. Mekke ve Medine’deki hadis âlimlerinden uzun süre hadis derledi. Daha sonra tekrar Serhend’e döndü ve burada irşada başladı. Kendisiyle bizzat görüşenlere sözle ders verip, onları Nakşî tarikatına sevk ederken, görüşemeyenlere de mektuplarla irşadda bulundu. Nitekim her seviyede, her makam ve mevkiden kişilere gönderdiği bu mektuplarını sonradan talebeleri toplayıp bir araya getirdiler ve üç cilt halinde neşrettiler. Şu anda elimizde bulunan Mektubat isimli eser bu mektuplardan meydana gelmiştir.
On yedi yaşından itibaren irşada başlamış olan İmâm-ı Rabbanî, Rafızîler için telif ettiği eseri, Hindistan’da bozuk inançlarını yaymaya çalışmakta olan bazı kesimlerden büyük tepki gördü. Hazreti İmam aleyhinde bazı iftiralarda bulunulması yüzünden, suçsuz yere iki sene zindana hapsedildi.
İmâm-ı Rabbânî, yazdığı mektupları ve zamanın icabına uygun dersleriyle pekçok insanın irşadına sebep olmuştur. 1624 (h.1034) tarihinde Serhend’de vefat etti ve orada defnedildi. Ardında on binlerce mürşid, yüz binlerce mürid bırakarak bekâ âlemine göç etti.
Diğer bazı eserleri şunlardır:
1. İsbatü’n-Nübüvve: Allah inancıyla birlikte peygamberliğe imanın da zorunlu olduğunu ispat etmek için yazılmış bir eserdir.
2. Ma’arif-i Ledünniye.
3. Mebdeü Tehlîliyye.