Lügatler :
bâhusus : özellikle
berâ-yı tashih : tashih ederek, düzelterek
cami-i şerif : şerefli ve kıymetli cami
cihet : taraf
derece-i nihayet : en son derece
fakirhane : tevazu ifadesi olarak, kendisinden bahseden kişinin kendi evi için kullandığı ifade
feyizlenme : mânevî berekete, bolluğa erişme
fıkra : kısa yazı
füyûzat : feyizler; mânevî bereket, bolluk
gülistan-ı cinân : cennetlerdeki gül bahçesi
had ve hududu bulunmamak : sonu ve sınırı olmamak
hakikat : gerçek, esas
hâsıl olma : meydana gelme
havsala : hafıza
ihvan : kardeşler
ikmal edilme : tamamlanma
ikmal : tamamlama
kudsî : kusursuz ve yüce; kutsal
kuvve-i hafıza : hafıza gücü, bellek
Malûm-u Üstadâne : Üstadın bildiği gibi
manzûr-u Üstadâne : siz Üstadımın nazarına, görüşüne
merbutiyet : bağlılık
Minhâcü’s-Sünne : sünnet yolu; Peygamberimizin sünnetine uyma metodu; Dördüncü Lem’a
Mirkatü’s-Sünne : Peygamberimizin (a.s.m.) sünnetine uymanın dereceleri; On Birinci Lem’a
muhabbet : sevgi
muvaffak olma : başarma
müteaddit : bir çok
risale-i şerif : şerefli ve kıymetli risale
sürur : mutluluk, sevinç
tâbir : yorum
Tiryâk-ı Marazi’l-Bid’a : İslâmiyet’in aslında olmayıp sonradan dine sokulan, Kur’ân’a ve sünnete aykırı mânevî hastalıkların ilâcı, panzehiri; On Birinci Lem’a
umman-ı feyiz : mânevî bereket, bolluk denizi
ümmî : okuma-yazma bilmeyen, tahsil görmemiş
Üstad-ı Ekrem : cömertlik, şeref ve izzet sahibi Üstad
Zât-ı Üstadâne : Üstadın kendisi
âfil : batıp gidici, geçici
âhir : son
âlim : ilim sahibi, çok bilgili olan
aziz : çok değerli
bîdâr olma : uyanma
ehl-i gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olanlar
emel : arzu, istek
Fahr-i Âlem : bütün âlemin kendisiyle övündüğü Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
fâni : geçici, ölümlü
fıkra : kısa yazı
Hâlık-ı Mennân : sayısız nimet veren ve ihsanı bol Allah
hamd : övgü ve şükür
hayat-ı dünya : dünya hayatı
hissiyat : hisler, düşünceler
hizbü’l-Kur’ân : Kur’ân taraftarı olan topluluk
hizmet-i neşriye : Kur’ân-ı Kerimin hakikatlerini yayma hizmeti
hülâsa : öz, esas
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme
ilh. : ilâ âhir, sonuna kadar
inşaallah : Allah dilerse
irtibat : bağ, ilişki
kıraat etme : okuma
kıymettar : kıymetli, değerli
kuddise sırruhu : “sırrı mukaddes ve temiz olsun” anlamında bir hürmet ifadesi
kudsî : kusursuz ve yüce; kutsal
makbul : kabul edilen
muhabbet : sevgi
mühim : önemli
münasebetiyle : sebebiyle
müşerref olma : şereflenme
nevm : uyku
nihayet : son
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un her bir bölümü
Sûre-i Hac : Kur’ân’ın 22. sûresi olan Hac Sûresi
Sûre-i Nur : Kur’ân’ın 24. sûresi olan Nur Sûresi
Sünnet-i Seniye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şakirt : öğrenci, talebe
şükür : nimetlere karşı memnunluk gösterme, Allah’a teşekkür etme
tecrit : soyutlama, ayırma
ümmî : okuma-yazma bilmeyen, tahsil görmemiş
ümmîlik : okuma yazma bilmeme, cahillik
bâhusus : özellikle
berâ-yı tashih : tashih ederek, düzelterek
cami-i şerif : şerefli ve kıymetli cami
cihet : taraf
derece-i nihayet : en son derece
fakirhane : tevazu ifadesi olarak, kendisinden bahseden kişinin kendi evi için kullandığı ifade
feyizlenme : mânevî berekete, bolluğa erişme
fıkra : kısa yazı
füyûzat : feyizler; mânevî bereket, bolluk
gülistan-ı cinân : cennetlerdeki gül bahçesi
had ve hududu bulunmamak : sonu ve sınırı olmamak
hakikat : gerçek, esas
hâsıl olma : meydana gelme
havsala : hafıza
ihvan : kardeşler
ikmal edilme : tamamlanma
ikmal : tamamlama
kudsî : kusursuz ve yüce; kutsal
kuvve-i hafıza : hafıza gücü, bellek
Malûm-u Üstadâne : Üstadın bildiği gibi
manzûr-u Üstadâne : siz Üstadımın nazarına, görüşüne
merbutiyet : bağlılık
Minhâcü’s-Sünne : sünnet yolu; Peygamberimizin sünnetine uyma metodu; Dördüncü Lem’a
Mirkatü’s-Sünne : Peygamberimizin (a.s.m.) sünnetine uymanın dereceleri; On Birinci Lem’a
muhabbet : sevgi
muvaffak olma : başarma
müteaddit : bir çok
risale-i şerif : şerefli ve kıymetli risale
sürur : mutluluk, sevinç
tâbir : yorum
Tiryâk-ı Marazi’l-Bid’a : İslâmiyet’in aslında olmayıp sonradan dine sokulan, Kur’ân’a ve sünnete aykırı mânevî hastalıkların ilâcı, panzehiri; On Birinci Lem’a
umman-ı feyiz : mânevî bereket, bolluk denizi
ümmî : okuma-yazma bilmeyen, tahsil görmemiş
Üstad-ı Ekrem : cömertlik, şeref ve izzet sahibi Üstad
Zât-ı Üstadâne : Üstadın kendisi