Lügatler :
ahzâb-ı dalâlet : hak yoldan sapanlar grubu, dinsizler topluluğu
binaen : dayanarak
celb etme : çekme
cemaat : topluluk
cerh edilmez : çürütülmez
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapanlar, inançsız kimseler
enzâr-ı dikkat : dikkatli bakışlar
erbab-ı gaflet : gaflette olanlar; Allah’ı düşünmeyen ve sorumluluklarından habersiz davrananlar
erbab-ı iman : iman sahipleri
fütur : usanç
gaflet : âhiretten habersiz olma ve Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli
hâh-nâhâh : ister istemez
hakaik : hakikatler, gerçekler
hakikat : doğru gerçek, esas
hâlis : saf, temiz
haşmet : heybet, görkem
Hüdâ : doğru yolu gösteren, Allah
inşaallah : Allah izin verirse
ittifaken : fikir birliği içinde
izhar-ı hayret eyleme : hayretini gösterme, ifade etme
kabil : gibi, benzer
kadir : bir yıldızın parlaklık bakımından bulunduğu basamak
kanaat : görüş, fikir
kevkeb-i nevvâr : parıldayan yıldız
keyfiyet : özellik, nitelik
kudret : güç, iktidar
mağlup olma : yenilme
mevkıf : bölüm, kısım
mutasavver : düşünülen, tasavvur edilen
mübarek : bereketli, değerli
mübareze : karşılıklı mücadele, tartışma
nur : aydınlık
nuranî : nurlu, parlak
nurlu : aydınlık, parlak
sarf edilmek : harcanmak
Sözler : Risale-i Nur için kullanılan diğer bir ad
sual buyurmak : soru sormak
sükût-u mestî : mest olup susmak
takdirat : takdirler, övgüler
tasdik etmek : doğrulamak, onaylamak
tebean : tabi olarak, uyarak
tegayyüb etme : gözden kaybolma, görünmeme
tesir : etki
tevfik : muvaffak kılma
ulviyet : yücelik
Üçüncü Maksad : Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfında yer alan bölüm
vücuda gelme : meydana gelme