Vezirzâde Mustafa’nın fıkrasıdır.

Üstadım;
Beş vakit namazdan sonra, hakk-ı fâzılânelerinize duacıyım ve duanızı rica ediyorum. Mesleğinize ve neşrettiğiniz Risale-i Nur’a karşı hissiyatımı, dilimle beyan edemiyorum. Ben ümmîyim, sair kardeşlerim gibi ifade-i meram edemem. Fakat felillâhilhamd, kalb ve ruhum Risale-i Nur’un tesirâtıyla intibaha gelmişler.

Kalbimin intibahını rüyalarımla anlıyorum. Zaten bu gaflet ve zulmet zamanının yakaza âlemini, ağır bir uyku âlemi; ve uyku âlemini ise, bir derece yakaza âlemi görüyorum. Onun için siz Üstadıma karşı rüyalarımla size arz ediyorum.

İşte, bir rüyamın hülâsası şudur ki: Bir camide sizinle beraber bulunuyoruz. Avlusunda bazı talebe arkadaşlarımla temizlik yapıyoruz. Bir otomobil zuhur etti. Mescidin yakınında duruyor. İçinde Resul-i Ekrem (a.s.m.) bulunuyor. Sonra bir dere açıldı, fasıla verdi. Tabirini siz Üstadıma havale ediyorum. Yalnız ben bundan hissediyorum ki, Resul-i Ekremin (a.s.m.) sünnet-i seniyesini ihyâya çalışan ve neşreden Risale-i Nur, Resul-i Ekremin (a.s.m.) takdir ve tahsinine mazhar olmuş ki, imdâd-ı ruhânîyle camimiz olan bu vilâyete mânevî teşrif etti. Fakat ehl-i dalâlet, desiseleriyle sünnet-i seniye hizmetkârlarını müşevveş ediyorlar. Üstadlarıyla görüşmemek için mâniler teşkil ediyorlar.

İkinci rüyamın hülâsası şudur ki: Bir mezaristanın nihayetlerinde kesretli harmancıların buğday savurduğunu ve ileride iki kapılı muhkem bir kal’a gibi yapılmış bir saray içinde Hazret-i Gavs-ı Geylânî oturmuş, gayet kalabalık insanlar varmış, gördüm. Ziyaret ettim. Tabirini siz Üstadıma havale edip, fakat bundan hissediyorum ki, mezaristan geçmiş zamandır. O harmanlardaki kesretli buğdayları savuran, bu zamandaki Risale-i Nur’un naşirleri ve talebeleridir ki, ruhların mânevî rızkını yetiştiriyorlar. Hakikat tanelerini evham ve hayâlât samanlarından tasfiye ediyorlar. Bu talebelerin Üstadının en mühim bir üstadı olan Hazret-i Gavs-ı Geylânî, muhkem kal’a gibi bir sarayda oturduğunu ve onlara üstadlık ettiğini ve o etrafındaki kalabalık da ve kendi fazla meşguliyeti, keramet-i Gavsiyyesiyle izhar ettiği gibi, Risale-i Nur talebelerine karşı himmet ve duasıyla fazla meşgul olduğunu fehmediyorum.
Ümmî talebeniz
Mustafa

• • •
Önceki Risale: ( 198 ) / Sonraki Risale: ( 200 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

addetme : sayma
arz etme : söyleme, ifade etme
avlu : bahçe
bahr-i umman : okyanus
bahtiyar : talihli, mutlu
beyan etme : açıklama
Cenâb-ı Hâlık : herşeyin yaratıcısı olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
fakir : muhtaç anlamında, tevazu ifadesi olarak “ben” yerine kullanılan bir söz
felillâhilhamd : Allah’a hamd olsun
fıkra : kısa yazı
gaflet : âhireti ve Allah’ı düşünmeme; Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız davranma
gıpta etme : özenme, hayran kalma
hadd ü pâyân : en son sınır
hâdim-i Kur’ân : Kur’ân hizmetçisi
hakk-ı fâzılâneleri : yüksek zâtınız hakkında
hamd ü senâ etme : teşekkür etme ve övme
hissiyat : hisler, duygular
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hakikatlerini yayma görevi
hülâsa : öz, özet
ifade-i meram : dilek ve maksadını anlatma
ihsan buyurma : bağışlama, verme
ilham : Allah tarafından kalbe gönderilen mânâlar
intibah : uyanış, uyanma
kafile : grup
kanaat-i kâmile : tam bir kanaat
katre : damla
meslek : gidilen yol, usul
neşretme : yayma
nurlandırma : aydınlatma
saâdet-i dâreyn : dünya ve ahiret mutluluğu
sair : diğer
şükür : Allah’a karşı minnet duyma, teşekkür etme
tahsin : güzel bulma
takdir : övgü
tasdik etme : doğrulama, onaylama
tesirât : tesirler, etkiler
tezayüd etme : artma
ümmet-i Muhammed : Hz. Muhammed’e inanıp onun yolundan giden Müslümanlar
ümmî : okuma yazma bilmeyen
velev ki : eğer ki, hatta
yakaza : uyanıklık
zuhur etme : görünme, ortaya çıkma
zulmet : karanlık
desise : hile, aldatma
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapan kimseler
evham : kuruntular, şüpheler
fasıla : ara
fehmetme : anlama
gayet : çok
hakikat : asıl, gerçek, doğru
hayâlât : hayaller
himmet : ciddi gayret, yardım
hizmetkâr : hizmetçi
hülâsa : öz, özet
ihyâ : canlandırma, hayat verme
imdâd-ı ruhânî : ruhânî yardım
izhar etme : gösterme, ortaya çıkarma
kal’a : kale
Keramet-i Gavsiye : Seyyid Abdülkadir-i Geylâni’nin kerâmeti
kesretli : pek çok
mâni : engel
mazhar olma : sahip olma, nâil olma, ulaşma
mezaristan : mezarlık
muhkem : sağlam
müşevveş etme : karıştırma, dağıtma
naşir : neşreden, yayan
neşr : yayma
nihayet : son
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sünnet-i seniye : Peygamberimizin (a.s.m.) söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
tabir : açıklama, yorumlama
tahsin : beğenme, güzelliğini ilân etme
takdir : beğeniyi dile getiren ifade
tasfiye etme : arıtma, temizleme
teşkil etme : oluşturma, meydana getirme
teşrif etme : şeref verme
ümmî : okuma yazma bilmeyen
vilâyet : il
Yükleniyor...