Hâfız Ali’nin fıkrasıdır.

Muhterem Üstadım;
Birinci, İkinci Sözler çok ellerde dolaştıkları için, okunmaz bir halde idiler. Kezâ, istinsah ettim. Kalbime geldi ki, “Acaba şu İslâm ve iman hücceti olan Sözler’de bir sırr-ı tevafuk var mı?” diye baktım, gördüm, 1 اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى dedim. Anladım ki, risalelerde umumiyetle bir kütle-i i’câz ve Şems-i Sermedî’nin sönmez bir ziya-yı hakikati görünüyor. Nasıl ki, Kur’ân-ı Hakîm bütün dünyaya, ins ve cinne bin küsur seneden beri nidâ edip, düşmanlarını iskât ve dostlarını müferrah edip, hükmü kıyamete kadar bâkidir. Öyle de, Kur’ân-ı Hakîmin hakikî müfessiri olan Risale-i Nur ve eczaları, bu zulümatlı perdelerin altından kendilerini gösterip neşr-i envar ettikleri gibi, inşaallah, bir zaman olacak, zulümat perdelerini yırtarak, bütün dünyaya hitap edip, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın mu’cize-i bahiresini ispat edecektir. Cenâb-ı Hak ilâ yevmi’l-kıyâm neşr-i envara hizmet eden hadimlerinin teksirini ihsan buyursun.
Hâfız Ali

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’a hamd olsun. Bu Rabbimin ihsânıdır.
Önceki Risale: ( 199 ) / Sonraki Risale: ( 201 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bâki : devamlı ve kalıcı olan
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
ecza : bütünü oluşturan parçalar
fıkra : bölüm, kısa yazı
hadim : hizmet eden
hakikî : asıl, gerçek
hitap etme : seslenme, konuşma
hüccet : güçlü, sarsılmaz delil
ihsan buyurma : bağışlama, verme
ilâ yevmi’l-kıyâm : kıyamete kadar
iman : inanma
ins ve cin : insanlar ve cinler
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
iskât etme : susturma
istinsah etme : kopyasını çıkarma, yazarak çoğaltma
kezâ : bunun gibi, bunun için
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla benzerini yapmaktan akılları âciz bırakan Kur’ân
kütle-i i’câz : mu’cizeli kütle
mu’cize-i bahire : ap açık mu’cize
muhterem : hürmete lâyık, saygıdeğer
müferrah etme : ferahlandırma
müfessir : Kur’ân âyetlerini çeşitli yönleriyle yorumlayan
neşr-i envar : nurları yayma
nidâ etme : seslenme
risale : küçük çaplı kitap; Risale-i Nur’un bölümleri
sırr-ı tevafuk : tevafuk sırrı, denk gelmenin sırrı
Şems-i Sermedî : Devamlı Güneş; bu ifade devamlı olarak herşeyi nurlandıran ve canlandıran Allah için bir benzetme olarak kullanılır
teksir : çoğaltma
umumiyetle : genellikle
ziya-yı hakikat : hakikatin, gerçeğin ışığı
zulümat : karanlıklar
Yükleniyor...