Ey hamiyetli ebnâ-yı vatan! Cemiyet-i millî ruhlarını feda etmekle saadetimize yol açtılar. Biz de, bazı lezaizimizi terk ile onlara yardım edeceğiz. Zira o sofra-yı nimete beraber oturuyoruz. Efkâr-ı fâside sahibi, yani hürriyet altında istibdadı ve mezâlimi arzu edenler, mevt-i ebedîye mazhar olan ve zaman-ı mâzinin çukurunda medfun olan istibdâdâtı veyahut seyl-i hurûşân-ı zaman içinde yuvarlanmış olan mezâlimi, bir daha temaşa etmemek için, tarih-i hayat-ı hürriyetin beyanıyla, mâzi ve hâl meyanında delinmez bir sedd-i âhenin çekmek istiyorum. Şöyle ki: Bu inkılâp, doğurduğu hürriyeti, eğer meşveret-i şer’iyenin terbiyesine verse, bu milletin eski satvet ve kuvvetini ihyâ edecektir. Eğer vebâ-yı âğraz-ı şahsiyeye müsadif olsa, istibdâd-ı mutlaka dönecek, o çocuk ölecek. Hürriyet tam zamanında doğdu. Ahval ve ilcaat-ı zaman tam terbiyesine hizmet ister. Sun’î ve ihtiyarî değil; ta ki çok külfete muhtaç olsun. Eski zaman gibi bu kadar tazyikatın tesiriyle meyusiyet ve mahvolmak şanından olmayan hamiyet-i İslâmiye o kadar galeyana gelmiş ki, güya hürriyet rahm-ı mâderde tekmil yaşa kadar gelmiş. Kadem-nihâde-i saha-i vücut olduğu anda hükümfermâlığını ilân ve hiçbir müsademata karşı tezelzüle ve delmeye uğramayacak bir sedd-i âhenin gibi veyahut taht-ı Belkısî gibi beş hakaik-i sabite üzerine teessüs edecek.

Birinci hakikat: Mecmuda bir kuvvet bulunur; hiçbir fert o kuvvete mâlik olamaz: bir kalın şerit ile eczasından kalın bir telin kuvveti gibi... Veyahut efkâr-ı umumiyeyi mutazammın yeni hükûmetimiz ve eski hükûmetimiz gibi. Ey millet, biz şimdi kalın şeridiz. Her kim muhalefet ile veyahut hodserane ile bunu zayıf etse, umumun hakkına affolunamaz bir cinayettir.

İkinci hakikat: Zaman-ı sâlifte, yani galebe-i vahşet vaktinde âlemde hükümfermâ, vahşetin mahsulü ve tedennî ve inkırazın mahkûmu olan kuvvet ve cebrin saltanatı idi. Herhangi devletin deverân-ı demmi yerine girmişse, öyle devletlerin sahâif-i tarihiyeleri baykuşların âşiyâneleri gibi satırları inkırazlarını çağırıyorlar, bağırıyorlar. Tasallut-u medeniyetin zamanında âlemin hükümranı ilim ve marifettir. Müvellidi medeniyet; ve şânı tezayüd; ve ömrü ebedî olduğundan herhangi devletin hayat ve müdebbiri olmuşsa, o hükûmeti kendi gibi kayd-ı ömr-ü tabiîden ve ecel-i inkırazdan tahlis ve küre-i arz kadar yaşamasına istidat vermiş. Kitab-ı Avrupa sahâifi bunu alenen gösteriyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdât-ı milliye : millî âdetler
ahval : hâller, durumlar
cemiyet-i millî : millî cemiyet, topluluk (İttihad Terakki)
ebnâ-yı vatan : vatan evlâtları
ecza : cüzler, parçalar
efkâr-ı fâside : bozulmuş fikirler
efkâr-ı umumiye : halkın genel düşüncesi, kamuoyu
âdi : basit, sıradan
alenen : açıktan
âmâl : emeller, istekler
aşiyane : yuva
cebr : zorlama, zorbalık
deverân-ı dem : kan dolaşımı
ebedî : sonsuz
ecel-i inkıraz : dağılıp yok olma vakti, çökme zamanı
efkâr : fikirler
emel etmek : ümit etmek, ümit bağlamak
fikr-i beşer : insan fikri
galebe-i vahşet : vahşetin üstünlüğü, ilkelliğin üstünlüğü
hakikat : esas, gerçek
hercümerc etmek : alt üst etmek; karma karışık etmek
himmet : ciddi gayret
hükûmet-i zaife : zayıf hükûmet
hükümfermâ : egemen, hüküm süren
hükümran : hükmü geçen, hükmeden, egemen olan
hürriyet-i âdilâne : adaletli hürriyet
idare-i umumî : genel idare
ihtizaz : sarsıntı
inkılâp : değişim, dönüşüm
inkıraz : yıkılma, dağılıp yok olma, son bulma
istidad-ı gayr-ı mütenâhî : sonsuz yetenek
istidad-ı terakki : ilerleme ve kalkınma yeteneği
istidat : kabiliyet, yetenek
kaviyen : kuvvetli bir şekilde
kayd-ı ömr-ü tabiî : doğal ömür sınırı
kitab-ı Avrupa sahaifi : Avrupa kitabının sayfaları; Avrupa tarihinin yaprakları
küre-i arz : yerküre, dünya
mahdut : sınırlı
mahsul : ürün
mahsulât : ürünler
mâlik : sahip
marifet : bilgi, eğitim
metin : sağlam, kuvvetli
müdebbir : idareci; idare eden, çekip çeviren
müvellid : doğurtan; ebe
müyûlât : meyiller, eğilimler
nazara almak : dikkate almak
nispetinde : ölçüsünde
sahâif : sayfalar, tarih sayfaları
sahâif-i tarihiye : tarihî sayfalar
Süreyya : Ülker yıldızı, pervin
şer'î : dine uygun
tahlis : kurtarmak
tasallut-u medeniyet : medeniyetin musallat olması, hâkimiyeti
teâlî : yükselme, yücelme
tedennî : alçalma, gerileme
tekemmül : mükemmelleşme, olgunlaşma
tevsi etmek : genişletmek
tezayüd : ziyadeleşme, artma
ulvî : yüce, büyük
vahşet : ilkellik (medeniyetin zıttı)
zaman-ı mâzi : geçmiş zaman
zaman-ı sâlif : geçmiş zaman
zîmedhal : giriş yeri, menfez; karışma yeteneği
galeyana gelmek : coşup taşmak
hakaik-i sabite : değişmez gerçekler, esaslar
hakikat : esas, gerçek
hamiyet-i İslâmiye : İslâmiyeti savunma, koruma gayreti
hamiyetli : din, vatan, aile, millet, hak, hukuk gibi değerleri koruma duygusu ve gayreti olan
hodserane : serkeşçesine, dik başlılıkla
hükümfermâlık : egemenlik, hüküm sürmek
ihtiyarî : isteğe bağlı, iradeyle yapılan
ihyâ etmek : hayat vermek, canlandırmak
ilcaat-ı zaman : zamanın zorlamaları
inkılâp : değişim, dönüşüm
istibdad : baskı ve zulüm
istibdâdât : istibdatlar, diktatörlükler
istibdâd-ı mutlak : her bakımdan sınırsız bir baskı, mutlak diktatörlük
kadem-nihâde-i saha-i vücut : varlık âlemine ayak basma
külfet : zorluk
lezaiz : lezzetler
mâlik olmak : sahip olmak
mazhar olan : erişen, nail olan
mâzi : geçmiş
mecmu : bütün, hep
medfun olan : defnedilmiş, gömülmüş olan
meşveret-i şer’iye : şeriata uygun istişare, fikir alış verişi
mevt-i ebedî : sonsuz ölüm
meyan : orta, ara
meyusiyet : ümitsizlik
mezâlim : zulümler, haksızlıklar
muhalefet : karşıt olma, aykırılık
mutazammın : içine alıcı, kapsayıcı
müsademat : çarpışmalar, çatışmalar
müsadif olmak : tesadüf etmek, rastlamak
neşvünema : büyüyüp gelişme
rahm-ı mâder : ana rahmi
saadet : mutluluk
satvet : güç
sedd-i âhen : demir sed
seyl-i hurûşân-ı zaman : zamanın çağlayarak akan seli
sofra-yı nimet : nimet sofrası
sun’î : yapmacık, sahte
şerit : dar, uzun dokuma parçası
taht-ı Belkısî : Belkıs’ın tahtı
tarih-i hayat-ı hürriyet : hürriyet hayatının tarihi, tarihi geçmişi
tazyikat : baskılar, sıkıştırmalar
teessüs edecek : kurulacak
tekmil : mükemmelleşme
temaşa etmek : bakmak, seyretmek
tezelzül : sarsıntı
umum : herkes
vebâ-yı âğraz-ı şahsiye : şahsî kinlerin vebası; kişisel kin mikrobu
zaman-ı mâzi : geçmiş zaman
zaruri : zorunlu
Yükleniyor...