İKİNCİ CİNAYET: Ayasofya’da, Bayezid’de, Fatih’te, Süleymaniye’de umum ulema ve talebeye hitaben müteaddit nutuklarla şeriatın ve müsemmâ-yı meşrutiyetin münasebet-i hakikiyesini izah ve teşrih ettim. Ve mütehakkimane istibdadın şeriatla bir münasebeti olmadığını beyan ettim. Şöyle ki: 1 سَيِّدُ الْقَوْمِ خَادِمُهُمْ hadisinin sırrıyla, şeriat âleme gelmiş, ta istibdadı ve zâlimâne tahakkümü mahvetsin.

Herhangi bir nutuk irad ettimse, her bir kelimesine kimsenin bir itirazı varsa, burhan-ı kat’î ile ispata hazırım. Ve dedim ki: Asl-ı şeriatın meslek-i hakikîsi, hakikat-i meşrutiyet-i meşrûadır. Demek meşrutiyeti, delâil-i şer’iye ile kabul ettim. Başka medeniyetçiler gibi taklîdî ve hilâf-ı şeriat telâkki etmedim. Ve şeriatı rüşvet vermedim. Ve ulema ve şeriatı, Avrupa’nın zünun-u fâsidesinden iktidarıma göre kurtarmaya çalıştığımdan cinayet ettim ki, bu tarz muamelenizi gördüm.

ÜÇÜNCÜ CİNAYET: İstanbul’da yirmi bine yakın hemşehrilerimi, hamal ve gafil ve safdil olduklarından, bazı particiler onları iğfal ile vilâyât-ı şarkiyeyi lekedar etmelerinden korktum. Ve hamalların umum yerlerini ve kahvelerini gezdim. Geçen sene anlayacakları sûretle meşrutiyeti onlara telkin ettim. Şu mealde:

İstibdat, zulüm ve tahakkümdür. Meşrutiyet, adalet ve şeriattır. Padişah, Peygamberimizin emrine itaat etse ve yoluna gitse halifedir. Biz de ona itaat edeceğiz. Yoksa, Peygambere tâbi olmayıp zulmedenler, padişah da olsalar haydutturlar. Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san’at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Milletin efendisi, onlara hizmet edendir.” el-Mağribî, Câmiu’ş-Şeml, 1:450, hadis no: 1668, el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2:463.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet : hak sahibine hakkını verme, haksızı terbiye etme ve cezalandırma
asl-ı şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin aslı, özü, hakikati
Bayezid : İstanbul’da bulunan ve ismini Bayezid Camiinden alan semt
beyan : anlatma, açıklama
burhan-ı kat’î : güçlü ve sarsılmaz kesin delil
cehalet : cahillik, bilgisizlik
delâil-i şer’iye : şeriata ait deliller; Kur’ân, Sünnet, İcmâ ve Kıyas delilleri gibi
gafil : duyarsız, habersiz
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek sözü
hakikat-i meşrutiyet-i meşrûa : dine uygun meşrutiyetin esası
halife : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) vekili olarak Müslümanların başkanlığını yapan ve İslâmiyeti korumak ve yaşatmakla görevli olan zât
haydut : eşkıya
hilâf-ı şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlere ters, zıt
hitaben : hitap ederek, seslenerek
iğfal : kandırma, aldatma
ihtilâf : anlaşmazlık, uyuşmazlık
iktidar : güç, kudret
irad etme : konuşma yapma, sunma
istibdad : baskı, zulüm
itaat : emre uyma, boyun eğme
lekedar etme : lekeleme, kirletme
meal : mânâ, anlam
meslek-i hakikî : gerçek meslek, yol ve metot
münasebet : bağlantı, ilgi
münasebet-i hakikiye : gerçek bağlantı, ilgi
müsemmâ-yı meşrutiyet : meşrutiyetin özü, gerçeği, mânâsı
müteaddit : birçok, çeşitli
mütehakkimane : zorbaca
safdil : saf kalpli, kolay aldanan
san’at : zanaat, ustalık; birşey hakkındaki yöntemlerin tamamı; meslek kurallarının tümü
şeriat : Allah tarafından bildirilen hükümlerin hepsi, İslâmiyet
tâbi olma : uyma
tahakküm : baskı ve zorbalık
taklîdî : taklitle yapılan, körü körüne taklit edilen
telâkki : anlama, kabul etme
telkin : fikir aşılama, fikren yönlendirme
teşrih : şerh etme, açıklama
ulema : âlimler
umum : bütün
vilâyât-ı Şarkiye : Doğu illeri
zâlimâne : zâlimce
zaruret : yoksulluk; maddî yönden geri kalmışlık
zünun-u fâside : bozuk zanlar
Yükleniyor...