BEŞİNCİ KELİME: Meşveret-i şer’iyeden aldığım ders budur: Şu zamanda bir adamın bir günahı, bir kalmıyor. Bazan büyür, sirayet eder, yüz olur. Birtek hasene bazan bir kalmıyor. Belki bazan binler dereceye terakki ediyor. Bunun sırr-ı hikmeti şudur: Hürriyet-i şer’iye ile meşveret-i meşrua, hakikî milliyetimizin hâkimiyetini gösterdi. Hakikî milliyetimizin esası, ruhu ise İslâmiyettir. Ve Hilâfet-i Osmaniye ve Türk Ordusunun o milliyete bayraktarlığı itibarıyla, o İslâmiyet milliyetinin sadefi ve kal’ası hükmünde Arap ve Türk hakikî iki kardeş, o kal’a-i kudsiyenin nöbettarlarıdırlar.

İşte, bu kudsî milliyetin rabıtasıyla, umum ehl-i İslâm birtek aşiret hükmüne geçiyor. Aşiretin efradı gibi, İslâm taifeleri de birbirine uhuvvet-i İslâmiye ile mürtebit ve alâkadar olur. Birbirine mânen—lüzum olsa maddeten—yardım eder. Güya bütün İslâm taifeleri bir silsile-i nuraniye ile birbirine bağlıdır.

Nasıl ki bir aşiretin bir ferdi bir cinayet işlese, o aşiretin bütün efradı, o aşiretin düşmanı olan başka aşiretin nazarında müttehem olur. Güya her bir fert o cinayeti işlemiş gibi, o düşman aşiret onlara düşman olur. O tek cinayet, binler cinayet hükmüne geçer. Eğer o aşiretin bir ferdi, o aşiretin mahiyetine temas eden medar-ı iftihar bir iyilik yapsa, o aşiretin bütün efradı onunla iftihar eder. Güya her bir adam, aşirette o iyiliği yapmış gibi iftihar eder.

İşte bu mezkûr hakikat içindir ki, bu zamanda, hususan kırk-elli sene sonra, seyyie, fenalık işleyenin üstünde kalmaz. Belki milyonlar nüfus-u İslâmiyenin hukuklarına tecavüz olur. Kırk-elli sene sonra çok misâlleri görülecek.

Ey bu sözlerimi dinleyen bu Cami-i Emevîdeki kardeşler ve kırk-elli sene sonra âlem-i İslâm camiindeki ihvân-ı Müslimîn! “Biz zarar vermiyoruz, fakat menfaat vermeye iktidarımız yok. Onun için mazuruz” diye böyle özür beyan etmeyiniz. Bu özrünüz kabul değil. Tembelliğiniz ve neme lâzım deyip çalışmamanız ve ittihad-ı İslâm ile, milliyet-i hakikiye-i İslâmiye ile gayrete gelmediğiniz, sizler için gayet büyük bir zarar ve bir haksızlıktır.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar : alâkalı, ilgili
âlem-i İslâm câmii : bir cami hükmünde olan İslâm dünyası ve halkları (bk. a-l-m; s-l-m)
aşiret : birlikte yaşayan ve bir soydan gelen insanların meydana getirdiği topluluk
efrad : ferdler, bireyler
ehl-i İslâm : İslâma tâbi olanlar, Müslümanlar (bk. s-l-m)
güya : sanki
hakikat : gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikî : gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hâkimiyet : egemenlik, hükümranlık (bk. ḥ-k-m)
hasene : iyilik, sevap (bk. ḥ-s-n)
Hilâfet-i Osmaniye : Osmanlı Halifeliği [bk. bilgiler – Osmanlı Devleti; (bk. ḫ-l-f)]
hususan : bilhassa, özellikle
hüküm : karar
hürriyet-i şer'iye : İslâmın sınırlarını belirlediği özgürlük (bk. ş-r-a)
iftihar : övünme
ihvân-ı Müslimîn : Müslüman kardeşler (bk. s-l-m)
iktidar : güç, kudret
ittihad-ı İslâm : İslâm birliği (bk. v-ḥ-d; s-l-m)
kale-i kudsiye : mânevî değeri çok yüksek olan, sarsılmaz ve yıkılmaz kale (bk. ḳ-d-s)
kudsî milliyet : Kutsal İslâm milliyeti (bk. ḳ-d-s)
kudsiyet : kutsallık; kutsal bir kaynaktan gelme (bk. ḳ-d-s)
mahiyet : esas nitelik
mânen : mânevî yönden (bk. a-n-y)
mazur : mazeretli, özrü olan
medar-ı iftihar : övünç kaynağı
menfaat : fayda, yarar
meşveret-i meşrua : İslâmın sınırlarını ve özelliklerini belirlediği istişare ve danışma uygulaması (bk. ş-r-a)
mezkûr : daha önce sözü geçen, anılan
milliyet-i hakikiye-i İslâmiye : gerçek İslâmî milliyet (bk. s-l-m)
misâl : örnek (bk. m-s̱-l)
münhasır kalma : bir özellik ve konumla sınırlı kalma
mürtebit : irtibatlı, bağlantılı
müttehem : bir suçla itham edilen
nazarında : gözünde, bakışında (bk. n-ẓ-r)
nüfus-u İslâmiye : Müslüman nüfus; Müslüman olan bireyler (bk. s-l-m)
rabıta : bağ, ilgi
sadef : inci kabuğu; koruyucu unsur
seyyie : kötülük, günah
silsile-i nuraniye : nurlu zincir (bk. n-v-r)
taife : grup, topluluk
tecavüz olma : bir kişiye ve topluma saldırıda bulunulma
uhuvvet-i İslâmiye : İslâm kardeşliği (bk. s-l-m)
umum : bütün
Yükleniyor...