ALTINCI KELİME: Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir. 1

وَاَمْرُهُمْ شُورٰى بَيْنَهُمْ

âyet-i kerimesi, şûrâesas olarak emrediyor.

Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr unvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.

Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûrâdır. Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb-ı şer'iye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.

İmandan gelen hürriyet-i şer’iye iki esası emreder:

اَنْ لاَيُذَلِّلَ وَلاَيَتَذَلَّلَ

مَنْ كَانَ عَبْدًا ِللّٰهِ لاَ يَكُونُ عَبْدًا لِلْعِبَادِ
لاَ يَجْعَلْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَرْباَباً مِنْ دُونِ اللّٰهِ
نَعَمْ: اَلْحُرِّيَّةُ الشَّرْعِيَّةُ عَطِيَّةُ الرَّحْمٰنِ


Yani,

• İman bunu iktiza ediyor ki, tahakküm ve istibdat ile başkasını tezlil etmemek ve zillete düşürmemek, ve zâlimlere tezellül etmemek...

• Allah’a hakikî abd olan, başkalara abd olamaz.

• Birbirinizi, Allah’tan başka kendinize Rab yapmayınız. Yani, Allah’ı tanımayan, herşeye, herkese nispetine göre bir rububiyet tevehhüm eder, başına musallat eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Onların yönetimi, aralarında yaptıkları istişare iledir.” Şûrâ Sûresi, 42: 38.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdâb-ı şer'iye : İslâmî kural ve kanunlar (bk. ş-r-a)
alâkadar : alâkalı, ilgili
beşeriyet : insanlık
câni : katil, cinayet işleyen
abd : kul
beşer : insanlık
Cenâb-ı Hakk : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikî : gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hassa : nitelik, özellik
hevâ : faydasız ve gelip geçici arzular
heves : gelip geçici arzu ve istek
hususan : bilhassa, özellikle
hüdâ : hidâyet, doğru yol olan hak din, İslâmiyet (bk. h-d-y)
hürriyet-i şer’iye : İslâmın sınırlarını belirlediği özgürlük (bk. ş-r-a)
ihsan : bağış, ikram, lütuf (bk. ḥ-s-n)
iktiza etmek : gerektirmek (bk. ḳ-ḍ-y)
istibdat : baskı ve despotluk
itâb : azarlama, tersleme, rencide etme
levm : kınama, kötü bir sıfatla sıfatlandırma
muhabbet : sevgi (bk. ḥ-b-b)
musallat etmek : belâ etmek, başına sarmak
nispet : oran
Rab : İlâh; varlıkların ihtiyaçlarını karşılayıp terbiye eden ve onlara egemen olan (bk. r-b-b)
Rahîm : sonsuz rahmetinin çok özel tecellîleri olan şefkat ve merhamet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)
Rahmân : yarattığı bütün varlıkları esirgeyip koruyan, şefkat eden ve rızıklandıran sonsuz rahmet sahibi Allah (bk. r-ḥ-m)
rububiyet : rablik, ilâhlık (bk. r-b-b)
selâm ve selâmet : esenlik, rahatlık (bk. s-l-m)
sıdk : doğruluk (bk. ṣ-d-ḳ)
şûrâ : karşılıklı fikir alış-verişinde bulunma; işleri ehil olanlarla danışmak için toplanma
tâbi olma : katılma, takip etme
tahakküm : baskı, zorbalık (bk. ḥ-k-m)
tecellî : yansıma, İlâhî isimlerin varlıklarda eserini ve yansımasını göstermesi (bk. c-l-y)
terakki : ilerleme
tevehhüm etmek : asılsız düşünceye kapılma
tezellül etme : zillete, aşağılanmaya, hor ve hakir görülmeye katlanma, boyun eğme
tezlil etme : aşağılama, küçük görme, horlama
yeis : ümitsizlik
zillete düşürme : alçaltma, aşağılama
beşer : insanlık
cüz’î : az, küçük, ferdî (bk. c-z-e)
elif : Arap alfabesinin ilk harfi; tek ve düz çizgi “ا” olarak yazıldığı için “1” rakamı olarak da değerlendirilir
hâcet : ihtiyaç (bk. ḥ-v-c)
hadsiz : sınırsız
hakaik : asıl ve esaslar, hakikatler (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hakikî : asıl, gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hayat-ı içtimaiye : sosyal hayat (bk. ḥ-y-y; c-m-a)
hayat-ı şahsiye-i insaniye : insanın şahsî hayatı (bk. ḥ-y-y)
hususan : bilhassa, özellikle
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet (bk. ḫ-l-ṣ)
ihtiyacat : ihtiyaçlar (bk. ḥ-v-c)
izah : açıklama
Lem’a-i İhlâs : Yirmi Birinci Lem’a; İhlâs Risalesi (bk. ḫ-l-ṣ)
meşveret : işlerin istişâre (danışıp görüşme) yoluyla halledilmesi
muzır : zararlı
nihayetsiz : sonsuz
nokta-i istimdad : yardım isteme noktası
nokta-i istinad : dayanak noktası (bk. s-n-d)
şûrâ : karşılıklı fikir alış-verişinde bulunma; işleri ehil olanlarla danışmak için toplanma
şûrâ-yı şer'î : İslâma uygun olan meşveret; İslâma uygun olan istişare müessesesi (bk. ş-r-a)
tahribatçı : yıkıp, bozan, bozguncu
temin etme : sağlama (bk. e-m-n)
tesanüd : dayanışma (bk. s-n-d)
tesanüd-ü hakiki : gerçek dayanışma (bk. s-n-d; ḥ-ḳ-ḳ)
vukuat-ı tarihiye : tarihî olaylar
esas : temel
fert : birey
fıtrat : yaratılıştan gelen mizaç, karakter (bk. f-ṭ-r)
fıtraten : yaratılış itibariyle (bk. f-ṭ-r)
fünun : fenler, bilimler
garp medeniyet-i sefihanesi : Batının sefih medeniyeti, insanları kötü ahlâka ve israfa sevk eden uygarlığı
hakikî : gerçek (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
hasr-ı nazar etme : tüm dikkatini ve yaklaşımını bir noktaya yoğunlaştırma (bk. n-ẓ-r)
hayat-ı içtimaiye-i İslâmiye : İslâmî sosyal hayat (bk. ḥ-y-y; c-m-a; s-l-m)
hayat-ı şahsiye : kişisel hayat (bk. ḥ-y-y)
hürriyet-i şer'iye : İslâmın sınırlarını belirlediği özgürlük (bk. ş-r-a)
istibdat : baskıcı ve despot yönetim
istikbal : gelecek
kayıt : hareketi engelleyen bağ ve engel
keşşaf : ortaya çıkaran (bk. k-ş-f)
kıt’a : dünya üzerindeki ana kara parçalarından her birisi
libas : elbise
mâsum : günahsız, suçsuz
medeniyetperver : medeniyeti seven; toplu yaşamanın gerektirdiği şartları dikkate alarak hareket eden
menfaat-i şahsiye : kişisel çıkar
meşveret : işlerin istişâre (danışıp görüşme) yoluyla halledilmesi; meclis
meşveret-i şer'iye : İslâmın temel özelliklerinden birisi olan bir meselede ehil olan insanlarla istişare ederek ve danışarak bir neticeye varma (bk. ş-r-a)
meşveret-i şer'iye : İslâmî olan meşveret, istişare ve danışma (bk. ş-r-a)
miftah : anahtar
mukabil : karşılık
müstesna : istisna olan, alışıldık ölçü ve sınırların dışında olan
nev-i beşer : insanlık
saadet : mutluluk
seyyiat : günahlar, kötülükler
şefkat-i imaniye : imandan gelen şefkat
şehamet : cesaret, kahramanlık
şûrâ : meşveret; meşveret (görüş alış verişi) için toplantı yapma
şûrâ-yı hakikiye : gerçek istişare; bütün şartlarıyla gerçekleştirilen istişare ve danışma (bk. ḥ-ḳ-ḳ)
taife : grup, topluluk
telâhuk-u efkâr : fikir ve düşüncelerin bir araya getirilmesi ve toplanması (bk. f-k-r)
terakkiyat : çeşitli alanlarda meydana gelen gelişmeler, ilerlemeler
tevellüd etme : doğma, meydana çıkma
unvan : ad, lâkab, isim
vasıta : aracı
ye’s : ümitsizlik
Yükleniyor...