Lügatler :
bel’ etmek : yutmak, ortadan kaldırmak
binaenaleyh : bundan dolayı
bîtaraf : tarafsız
cemiyet : topluluk, dernek, örgüt (bk. c-m-a)
cüz'î : az, küçük (bk. c-z-e)
ehl-i ilim : ilim ehli, âlimler (bk. a-l-m)
fenn-i harp : harp ilmi, harp sanatı, savaş tekniği
fırka : topluluk, grup (bk. a-r-f)
halel : eksiklik, zarar
hamiyet-i İslâmiye : İslâmı koruma, Müslümana sahip çıkma gayreti (bk. s-l-m)
harekât : hareketler, davranışlar
hayat-ı İslâmiye : İslâmî hayat (bk. ḥ-y-y; s-l-m)
hazakat : ihtisas, maharet, ustalık
hendese : mühendislik ilmi, plân ve geometri ilmi
himmet : gayret, çalışma
husumet : düşmanlık
hükûmet-i meşrua : hukuka, kanuna uygun hükûmet (bk. ḥ-k-m; ş-r-a)
hükûmet-i meşruta-i meşrua : şeriata uygun meşrutiyet hükûmeti (bk. ḥ-k-m; ş-r-a)
ihtar-ı mühim : önemli ikaz, uyarı
ihtiyat : tedbirli hareket etme
inkılâp : büyük değişim, dönüşüm
intaç etme : netice verme, doğurma
irşad : doğru yolu gösterme (bk. r-ş-d)
istibdad-ı mânevî : mânevî baskı (bk. a-n-y)
istibdat : baskı, zulüm
istimal : kullanma
itidal : her konuda orta yolu tutma, aşırıya kaçmama (bk. a-d-l)
kezalik : böylece
kıyam : ayaklanma, isyan (bk. ḳ-v-m)
mabeyn : ara, iki şeyin arası
mahir : maharetli, becerikli
mani-i istifade : yararlanmaya engel
meharet : ustalık, beceriklilik
menfaat : çıkar, kişisel yarar
menfur etme : nefret edilen birşey hâline getirme
muzır : zararlı
mühendis-i mâhir : alanında maharet sahibi, becerikli olan mühendis
münafi : zıt, aykırı
münevverü’l-fikir : fikri aydınlanmış (bk. n-v-r; f-k-r)
münkalip : başka bir hâle dönmüş, dönüşmüş
nâmeşrû : dînen uygun ve helâl olmayan (bk. ş-r-a)
nihayet : son
sahib-i ağraz : kin ve garaz sahipleri
sahir : sihirbaz
sebeb-i tefrika : tefrika sebebi, ayrılış sebebi
seviye-i irfan : kültür seviyesi (bk. a-r-f)
şeriat-ı garrâ : büyük ve parlak şeriat, İslâmiyet (bk. ş-r-a)
taassup : aşırı derecede, körü körüne bağlılık
tabib-i hâzık : uzman doktor
tahakkümat : zorbalıklar, hükmetmeler
tenkidat-ı siyaset : siyaset eleştirileri, tenkitleri
terakki : ilerleme, yükselme
teşettüt-ü efkâr : fikirlerin ayrılması, dağılması (bk. f-k-r)
umumî : genel, herkese ait
yed-i beyzâ-i Mûsâ : Hz. Mûsâ’nın beyaz ve parlak eli Hz. Mûsâ’nın firavuna karşı, mu’cize olarak nurlu görünen parlak eli
zabit : subay
zemin : yer, ortam