Lügatler :
ıtlak ile tayin : lâfzın delâlet ettiği mânâyı sınırlamamak suretiyle belli bir şeyi göstermek, belirtmek (Yani gerçekçi bir bakışla bakıldığında kâinattaki hiçbir varlık O değildir. Onların tamamı ancak Ondandır.) (bk. ṭ-l-ḳ; l-f-ẓ)
remiz : gizli işaret; gizli bir mânâyı ince bir işaretle gösterme (bk. b-l-ğ Kinaye)
âzâ : organlar, uzuvlar
burhan : güçlü delil
burhan-ı muazzam : çok büyük kanıt, delil (bk. a-ẓ-m)
câmi : kapsamlı, şümullü (bk. c-m-a)
dâvâ : iddia, sav
ef'âl : fiiler, işler
enva : çeşit, tür
envâ-ı şirk : şirkin çeşitleri, türleri; Allah’a ortak koşmayı netice veren çeşitli söz ve fiiller
erkân : temel unsurlar (bk. r-k-n)
esbabperest : sebeplere tapan; Allah’ı unutup sebeplere ilâhlık veren
hâdis : sonradan meydana gelen (bk. ḥ-d-s)
hüceyrat : hücrecikler
ilâh : kendisine ibadet edilen, tanrı (bk. e-l-h)
ispat-ı ezeliyet ve tevhid : Allah’ın ezelî olup sonradan var olmadığını ve herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu ispat (bk. e-z-l; v-ḥ-d)
iştirak etme : katılma
kâinat : evren, yaratılan herşey
Lâ ilâhe illallah : “Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur”
lisân-ı zâkir-i tevhid : kelime-i tevhidi söyleyen dil (bk. v-ḥ-d)
melâike : melekler
mevlevî-vari : Mevlevîlik tarikatına mensup dervişlerin döndüğü gibi; semazen gibi (bk. bilgiler – Mevlevîlik)
muvahhid-i ekber : Cenâb-ı Allah’ın varlığını ve birliğini gösteren en büyük varlık; kâinat (bk. v-ḥ-d; k-b-r)
münfasıl : ayrılmış
mütenatice : her biri ötekinin sonucu; birbirlerini sonuç verme
mütevellid : doğan
nazir : benzer, eş
nücumperest : yıldızlara tapan
sadâ-yı bülend : büyük ve çok gür sesleniş, gür ses
sanemperest : putperest, puta tapan
şebih : benzeyen, benzer
şerik : ortak
şirk : Allah’a ortak koşma
tabiatperest : materyalist; herşeyi tabiatın tesiriyle (yaratmasıyla) meydana geldiğini iddia eden
tazammun etme : içerme, içine alma
tecezzî : bölünme, parçalara ayrılma (bk. c-z-e)
tegayyür : dönüşüm, değişim
telmih : imalı işaret; söz içinde bir kıssaya, fıkraya, atasözüne veya meşhur bir şiire, bir söze (ve saire) gizlice işaret etme san’atı
tenasül : üreme, nesil yetiştirerek çoğalma
tevhid : birleme; herşeyi bir olan Allah’a ait kılma ve Ona verme (bk. v-ḥ-d)
tevhid-i celâl : kâinatta var olan heybet, haşmet, görkem gibi her türlü celâlî hâlin bir olan Allah’a ait olduğunu kabul etme ve heybet ve haşmet hususunda hiçbirşeyi Ona ortak koşmama (bk. v-ḥ-d; c-l-l)
ukûl-ü aşere : bazı eski felsefecilere göre kâinatı idare eden on akıl (Onlara göre birinci akıl Allah’ın yarattığı akıldır, diğerleri ise, her biri, sırasıyla bir sonrasını türetmiştir.)
Üzeyr (a.s.) : (bk. bilgiler)
velediyet : Hıristiyanlık ve Musevîlikte bulunan ve hâşâ Hz. İsâ (a.s.) ile Hz. Üzeyr’in (a.s.) Allah’ın oğlu olduğunu kabul eden bâtıl inanç
yedi meratib-i tevhid : herşeyi bir olan Allah’a verme konusundaki yedi derece (bk. v-ḥ-d)
zerrât : zerreler, atomlar
zikretme : tekrar terar anma
tasrih : bir meseleye açıklık getirme, açıkça belirtme
telvih : kinayeli işaret, ince işaret; asıl mânâ ile kinâye yoluyla kastedilen mânâ arasındaki vesilelerin çok olması durumu (bk. b-l-ğ)
tevhid-i ceberût : bütün varlıklara boyun eğdiren kudret ve otoritenin bir olan Allah’a ait olduğunu kabul etme ve kudret ve otorite hususunda hiçbirşeyi Ona ortak koşmama (bk. v-ḥ-d; c-b-r)
tevhid-i rubûbiyet : Rab olarak sadece bir olan Allah’ı kabul etme ve kâinatın idare ve tedbiri hususunda hiçbirşeyi Ona ortak koşmama (bk. v-ḥ-d; r-b-b)
tevhid-i şuhud : görünen ve şahit olunan herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu kabul etme ve görünen hiçbirşeyi Ona ortak koşmama (bk. v-ḥ-d; ş-h-d)
tevhid-i ulûhiyet : İlâh olarak sadece bir olan Allah’ı kabul etme ve ibadetleri takdim hususunda hiçbirşeyi Ona ortak koşmama (bk. v-ḥ-d; e-l-h)