Sual: Münafıkların bu ticaretlerinde re’sülmalları da zayi olduğu halde, yalnız kârlarının olmamasından bahsedilmesi neye işarettir?

Elcevap: Akıllı bir tüccarın, kârı olmayan bir alışverişe girişmemesi lâzım olduğuna ve kârı olmamasıyla beraber, re’sülmalın da zayi olması ihtimali olan ticaretlere girişmemesi elzem ve evlâ olduğuna işarettir.

Sual: Ribh fiili, hakikaten münafıkların fiili olduğu halde, bu cümlede ticarete isnat edilmiş olduğu neye işarettir?

Elcevap: Onların ne bu ticaretlerinde, ne eczasında, ne ahvalinde ve ne vesaitinde, ne cüz’î ve ne de küllî bir faide bulunmadığına işarettir. Evet, bazı ticaretlerde matlup kâr olmasa da, ahvalinde veya vesaitinde az çok bir faide olabilir. Fakat bu ticaret ise şerr-i mahzdır, faidelerden tamamen mahrum bir zarardır.

﴾وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ﴿ Yani, “Re’sülmallarını zayi etmekle hüsrana maruz kaldıkları gibi, yollarını da kaybetmişlerdir.” Bu cümlede, sûrenin başındaki 1 هُدًى لِلْمُتَّقِينَ cümlesine gizli bir remiz vardır ki: Kur’ân-ı Kerim hidayeti vermemiş değildir; hidayeti vermiş de bunlar kabul etmemişlerdir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Takvâ sahipleri için bir hidayet kaynağı.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahval : haller, durumlar
hidayet : doğru ve hak yol
hüsran : zarar, ziyan, kayıp
mahrum : yoksun
matlup : istek, istenilen
re’sülmal : sermaye, ana mal
remiz : gizli bir mânâyı ince bir işaretle gösterme
şerr-i mahz : kötülüğün ta kendisi, katıksız kötülük
vesait : araçlar, vasıtalar
zayi etmek : kaybetmek, ziyan etmek
ahvâl : haller, durumlar
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cüz’î : az, küçük, ferdî
dalâlet : hak yoldan sapkınlık
ecza : cüzler, bütünü oluşturan parçalar
elzem : gerekli, lâzım
evlâ : daha iyi
fıtrat : yaratılış, mizaç
hakikat : esas, gerçek
hidayet : doğru ve hak yol, İslâmiyet
hidayet-i fıtrıye : yaratılıştan gelen hidayet; kötü tercih ve telkinlerle bozulmamış olan insanı yaratılışındaki doğruluk
hüsran : zarar, ziyan, kayıp
ifsat : bozma
ihtiyar : irade, dileme, tercih
iktiza : bir şeyin gereği
in’ikad : oluşma, tamamlanma
isnat etmek : dayandırmak
istidad : kabiliyet, yetenek
kemâlât : faziletler, olgunluklar, ahlâk ve huy güzellikleri
küllî : temel; kapsamlı
lezâiz-i fâniye : gelip geçici zevkler, lezzetler
maruz kalma : uğrama, tesirinde kalma
mazeret : özür, bahane
menafi-i dünyeviye : dünyevî menfaatlar, faydalar
meslek : tutulan yol, tarz
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
nevi : tür
re’sülmal : sermaye, ana mal
ribh : kazanç, kâr
saadet : mutluluk
su-i ihtiyar : iradenin kötüye kullanımı, kötüleşim
teşekkül etme : oluşma, meydana gelme
vesait : araçlar, vasıtalar
vicdan : kalbe ait hislerin mazharı, aynası
zayi olma : kaybolma, ziyan olma
Yükleniyor...