Yolcuların gecesinin korkunç olduğunu göstermek için zikredilen
1 ﴾فِيهِ ظُلُمَاتٌ﴿’deki 2 فِيهِ’nin takdimi, o musibetli gecenin şiddet-i zulmetinden dehşet alanlarca, güya çok gecelerin zulmetleri toplanıp, o gecenin zulmetine inzimam etmiş olduklarına işarettir.

Sual: فِيهِ’deki zamirin 3 صَيِّبٍ’e râci olmasından, yağmurun zarf, zulmetin mazruf olduğu anlaşılır. Halbuki kaziye mâkûsedir; yağmur zulmetin içindedir.

Elcevap: Yağmurun kesretinden dehşet alan yolcuların zannıyla güya şu boşluk yağmurla dolu bir havuzdur. Ve o zulmetin zerreleri de o yağmurun katreleri arasına dağılmıştır. İşte böyle bir zanna binaen, yağmur zarf, zulmet mazruf olabilir.

4 ظُلُماَتٌ kelimesinin cem sigasıyla zikri ise, bulutların hem karanlıklarından, hem kesafetlerinden, hem karanlık ve kesafet, amm olduğundan, hem yağmurun katrelerinin kesafetlerinden hasıl olan müteaddit zulmetlere işarettir. Tenkiri ve meçhuliyeti ifade eden ظُلُماَتٌ’deki tenvin, yolcularca hakikatleri meçhul birtakım zulmetler olduğuna işarettir. Demek o tenvin, yolcuların ilmine perde olarak bir zulmeti daha ilâve etmiştir. O halde bu tenvin, yolcuların gözlerine perde olan zulümata bir tekittir.

5 ﴾وَرَعْدٌ وَبَرْقٌ﴿ Yani, gök gürültüsüyle şimşek, Cenâb-ı Hakkın azametine ve kudretine delâlet eden pek âşikâr iki ayettir ki, âlem-i gaybdan, bulutların idare ve tedvirlerine müekkel ve nizam ve intizam kanunlarının mümessilleri ve memurları olan meleklerin yed-i salâhiyetlerine verilmiştir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Onun içinde karanlıklar vardır.” Bakara Sûresi, 2:19.
2 : İçinde.
3 : Yağmur.
4 : Karanlıklar.
5 : Gökgürültüsü ve şimşek.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 16. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 21-22. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i gayb : görünmeyen, mahiyeti ancak Allah tarafından bilinen âlem
amm : genel
âşikâr : ap açık
azamet : büyüklük, yücelik
binaen : -dayanarak
cem’ sîgası : gr. çoğul kalıbı, kipi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
delâlet etmek : delil olmak, işaret etmek
hakikat : asıl, gerçek, doğru
hasıl olmak : meydana gelmek
inzimam etme : eklenme, katılma
katre : damla
kaziye mâkûsedir : önerme tersdir
kesafet : yoğunluk
kesret : çokluk
kudret : güç, iktidar
mazruf : içinde olanlar
meçhul : bilinmeyen
meçhuliyet : bilinmemezlik, belirsizlik
musibetli : belâlı, sıkıntılı
müteaddit : çeşitli
râci : ait, dönük
şiddet-i zulmet : şiddetli karanlık
takdim : öne alma
tekit : pekiştirme
tenkir : gr. belirsiz kılma; bir kelimenin sonunu iki üstün, iki esre veya iki ötreli yapmak sûretiyle nekre yapıp mânâyı kapalı, belirsiz yapma
tenvin : gr. bir kelimenin sonuna konulan iki üstün (en), iki esre (in), iki ötre (ün)
zamir : ismin yerini tutan kelime
zarf : kap, kılıf
zerre : atom, maddenin en küçük parçası
zulmet : karanlık
zulümat : karanlıklar
Yükleniyor...