Arkadaş! Bu âyetin ihtiva ettiği cümlelerin arasına girelim, bakalım aralarında ne gibi münasebetler vardır?
Evet, 1 ﴾وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا﴿ cümlesi, mukadder bir suale cevaptır. Çünkü, Kur’ân, evvelki âyette ibadeti emrettiği vakit, “Acaba ibadete olan bu emrin Allah’ın emri olup olmadığını nasıl anlayacağız ki imtisal edelim?” diye bir sual sâmiin hatırına geldi. Bu suale cevaben denildi ki: “Eğer Kur’ân’ın ve dolayısıyla bu emrin Allah’ın emri olduğunda şüpheniz varsa, kendinizi tecrübe ediniz ve şüphenizi izale ediniz.”
Ve eyzan, vaktâ ki Kur’ân, sûrenin evvelinde 2 لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ cümlesiyle kendisini senâ etti, sonra mü’minlerin medhine, sonra kâfir ve münafıkların zemmine intikal etti, sonra ibadet ve tevhidi emrettikten sonra sûrenin başına dönerek 3 لاَ رَيْبَ فِيهِ cümlesini tekîden
4 وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ ilâ âhir, cümlesini zikretti. Yani; “Kur’ân, şek ve şüphelere mahal değildir. Sizin şüpheleriniz, ancak kalblerinizin hastalığından ve tabiatınızın sekametinden neş’et ediyor.” Evet, gözleri hasta olan, güneşin ziyasını inkâr eder; ağzı acı olan, tatlı suya acı der.
5 ﴾فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ﴿ Yani: “Kur’ân’ın mislinden bir sûre getiriniz.”
Arkadaş! Bu cümleyi 6 وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ cümlesiyle bağlayan اِنْ edat-ı şarttır. Şart edatları, daima -hararetle ateş gibi- biri sebep, diğeri müsebbep iki cümleye dahil olurlar.
Evet, 1 ﴾وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ مِمَّا نَزَّلْنَا﴿ cümlesi, mukadder bir suale cevaptır. Çünkü, Kur’ân, evvelki âyette ibadeti emrettiği vakit, “Acaba ibadete olan bu emrin Allah’ın emri olup olmadığını nasıl anlayacağız ki imtisal edelim?” diye bir sual sâmiin hatırına geldi. Bu suale cevaben denildi ki: “Eğer Kur’ân’ın ve dolayısıyla bu emrin Allah’ın emri olduğunda şüpheniz varsa, kendinizi tecrübe ediniz ve şüphenizi izale ediniz.”
Ve eyzan, vaktâ ki Kur’ân, sûrenin evvelinde 2 لاَ رَيْبَ فِيهِ هُدًى لِلْمُتَّقِينَ cümlesiyle kendisini senâ etti, sonra mü’minlerin medhine, sonra kâfir ve münafıkların zemmine intikal etti, sonra ibadet ve tevhidi emrettikten sonra sûrenin başına dönerek 3 لاَ رَيْبَ فِيهِ cümlesini tekîden
4 وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ ilâ âhir, cümlesini zikretti. Yani; “Kur’ân, şek ve şüphelere mahal değildir. Sizin şüpheleriniz, ancak kalblerinizin hastalığından ve tabiatınızın sekametinden neş’et ediyor.” Evet, gözleri hasta olan, güneşin ziyasını inkâr eder; ağzı acı olan, tatlı suya acı der.
5 ﴾فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِنْ مِثْلِهِ﴿ Yani: “Kur’ân’ın mislinden bir sûre getiriniz.”
Arkadaş! Bu cümleyi 6 وَاِنْ كُنْتُمْ فِى رَيْبٍ cümlesiyle bağlayan اِنْ edat-ı şarttır. Şart edatları, daima -hararetle ateş gibi- biri sebep, diğeri müsebbep iki cümleye dahil olurlar.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “Eğer indirdiklerimizden herhangi bir şüphe duyuyorsanız..” Bakara Sûresi, 2:23.
2 : “Onda asla şüphe yoktur. O, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir.” Bakara Sûresi, 2:2.
3 : “Onda hiçbir şüpheye yer yoktur.” Bakara Sûresi, 2:2.
4 : “Bir şüpheniz var ise.” Bakara Sûresi, 2:23
5 : Bakara Sûresi, 2:23.
6 : “Eğer herhangi bir şüpheye düşüyorsanız..” Bakara Sûresi, 2:23
2 : “Onda asla şüphe yoktur. O, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınanlar için bir yol göstericidir.” Bakara Sûresi, 2:2.
3 : “Onda hiçbir şüpheye yer yoktur.” Bakara Sûresi, 2:2.
4 : “Bir şüpheniz var ise.” Bakara Sûresi, 2:23
5 : Bakara Sûresi, 2:23.
6 : “Eğer herhangi bir şüpheye düşüyorsanız..” Bakara Sûresi, 2:23
Önceki Risale: 21-22. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 25. âyetin tefsiri


