Fiil, müstakil ve sabit olmadığından, sanki lâtiftir. Mütekellimin kastı onda durmuyor, mef’ule geçiyor. Masdar olan 1 ضَرْبَ ise, isimdir. İsim, müstakil ve sabit olduğu için, sanki kesiftir. Mütekellimin kastını cezb edip, mef’ule vermemesi ihtimali vardır.

Binaenaleyh, 2 اِنَّ اللّٰهَ لاَ يَسْتَحْيِۤى ضَرْبَ الْبَعُوضَةِ مَثَلاً denilmiş olsaydı, اِسْتِحْيَا mahalli ضَرْبَ olurdu.

Halbuki istihyânın mahalli, 3 بَعُوضَةً’dir.

4 ﴾مَثَلاً﴿ Bundan murad, temsilin hâsiyeti olan aklî birşeyi hissî birşeyle ve aslı olmayan mevhum birşeyi muhakkak ve mevcut olan birşeyle ve gaip olan bir şeyi, hâzır birşeyle tasvir etmektir.

مَثَلاً’deki tenkirden anlaşılır ki, burada medâr-ı nazar, bizzat meselin zâtıdır, sıfatları değildir. Sıfatları ise makamın iktizasına veya mümessel-i lehin haline havale edilmiştir.

﴾مَا﴿ tâmimi ifade ettiğinden, kaidenin umumî olduğuna işarettir ki, cevap yalnız onların itiraz ettikleri şeye münhasır kalmasın.

﴾بَعُوضَةً﴿ Pek çok küçük ve hakir şeyler ve hayvanlar bulunduğu halde بَعُوضَةً’nin tahsisi, inde’l-büleğa temsil için istimali çok olduğuna binaendir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Vurmak, basmak, bir örnek vermek.
2 : “Cenâb-ı Hak, kullarını irşad ve ikaz etmek üzere bir sineği misal getirmekten çekinmez.”
3 : Sivrisinek.
4 : Örnek, misal.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 25. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 28. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

aklî : akılla ilgili, akla uygun
binaen : -dayanarak
binaenaleyh : bundan dolayı
cezbetme : çekme
fiil : zamana bağlı olarak bir iş, durum ve hareket bildiren kelime
gaip : o anda bulunmayan, görünmeyen şey
hakir : hor ve değersiz, önemsiz
hâsiyet : özellik, hususiyet
hâzır : o anda bulunan, görünen hazır şey
hissî : his ve duygularla hissedilebilen, algılanan
inde’l-büleğa : belâgat âlimleri yanında
istihyâ : utanma
istimal : kullanma
kaide : düstur, prensip
kast : bir şeyi bilerek, isteyerek yapma
kesif : katı, yoğun
lâtif : ince, şeffaf, akıcı
mahal : yer; burada mef’ûldür, yani, öznenin fiilinin tesir ettiği şey
makamın iktizası : durum ve halin gereği
masdar : gr. şahıs ve zaman göstermeyen, ancak olumlu veya olumsuz bir fiil ve oluşa delâlet eden kelimedir ve bütün fiil ve türevler kendinden doğar; kaynak
medâr-ı nazar : dikkate alınacak nokta, göz önünde bulundurulacak husus
mef’ul : nesne, tümleç; özneye ait fiilin tesir etmesi sonucu ortaya çıkan şey
mesel : örnek, benzer
mevcut : var
mevhum : gerçekte olmadığı halde var sayılan
muhakkak : gerçekliği kesin olarak bilinen
murad : irade edilen, istenen
mümessel-i leh : kendisi için misal getirilen durum ve şey
münhasır : sınırlı, ait, mahsus
müstakil : bağımsız, başlı başına
mütekellim : konuşan
sıfat : nitelik, özellik
tahsis : bir şeyi üstün tutup seçme, tercih etme, ayırma
tâmim : genel olma, kapsamlılık
tasvir etmek : canlandırarak anlatmak, bildirmek
tenkir : belirsiz olma; Arapça’da bir kelimenin sonunu nun gibi okutan iki üstün (en), iki esre (in), iki ötre (ün) işaretlerinin gelmesiyle mânâsında oluşan kapalılık
umumî : genel
zât : kendisi
Yükleniyor...