Ve keza, en basit bir cismin geçirmiş olduğu inkılâbat ve tahavvülâta dikkatle bakılırsa görülür ki, âlem-i zerrattaki zerreler, âlem-i anâsıra intikal edince başka suretlere girerler, âlem-i mevâlidde, başka suretlere dönerler, nutfede başka vaziyet alırlar, sonra “alaka” olur, sonra mudga olur, sonra bir insan suretini giyer, ortaya çıkarlar. Bu kadar inkılâbât-ı acibe esnasında, zerreler öyle muntazam harekât ve muayyen düsturlar üzerine cereyan ederler ki, sanki bir zerre, meselâ âlem-i zerratta iken vazifelendirilmiş ve Abdülmecid’in gözünde yer alıp vazife görmek üzere yola çıkarılmıştır. Bu hali, bu vaziyeti, bu intizamı gören bir zihin, bilâ-tereddüt hükmeder ki, o zerreler, bir kasıtla ve bir hikmet altında gönderilir. İşte zerrâtın hayata mazhariyeti için geçirdiği bu kadar acip ve garip tavırlar, insana, ikinci bir hayatın bu hayattan daha kolay ve daha sehil olduğuna da bir kanaat getirir. İşte, hayatın mebde ve meâde delil olduğu bu hakikatlerden anlaşıldı. 1 فَاَحْيَاكُمْ cümlesi, 2 ثُمَّ يُحْيِيكُمْ cümlesine bir delil gibidir; hepsi de birlikte, 3 كَيْفَ ’den istifâde edilen inkâra delildir.

Üçüncü mes’ele: ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ukdesini açar. Evet, mevtin de hayat gibi mahlûk olduğuna, mevtin idam ve adem-i mahz olmadığına delâlet eder. Mevt, ancak, ruhun ceset kafesinden çıkmasıyla tebdil-i mekân etmesinden ibarettir.

Ve keza, nev-i beşerde mevcut emârât ve işârât-ı kesireden kat’iyetle anlaşılır ki, insan öldükten sonra birşeyi bâki kalır; o şeyi de, ancak ruhtur. Demek, ruhun bekası, hâsse-i zâtiyedir. Bu hâsse-i zâtiyenin bir fertte mevcut olması nev’in tamamında mevcut olmasını istilzam etmekle, mûcibe-i cüz’iyenin mûcibe-i külliye hükmünde olduğuna bir misal teşkil ediyor. Binaenaleyh, mevt, hayat gibi bir mu’cize-i kudrettir. Yoksa, hayat şartları bulunmadığından ademin dairesine girmiş değildir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “O, sizi diriltti (dünyaya getirip hayat verdi).” Bakara Sûresi, 2:28.
2 : “Sonra sizi tekrar (O) diriltecek.” Bakara Sûresi, 2:28.
3 : Nasıl?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 26-27. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 29. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : hiçlik, yokluk
adem-i mahz : sırf yokluk
alaka : zigot; döllenmiş hücre
âlem-i zerrât : atomlar âlemi
bâki : devamlı, kalıcı, ölümsüz
bekà : devamlılık ve kalıcılık
bilâ-tereddüt : tereddütsüz
binaenaleyh : bundan dolayı
cereyan etme : hareket etme
delâlet etme : delil olma, işaret etme
delil : işaret, alâmet; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şey
düstur : kural, prensip
emârât : izler, belirtiler
fert : birey
harekât : hareketler, davranışlar
hâsse-i zâtiye : bir şeyin zâtına, kendine ait temel özellik
hikmet : fayda, gaye
idam : yok etme
inkılâbât-ı acîbe : şaşırtıcı ve hayret verici değişimler
intizam : düzenlilik
istilzam etme : gerektirme
işârât-ı kesire : çok işaretler
kanaat : görüş, fikir
kat’iyet : kesinlik
keza : bunun gibi
mahlûk : yaratılmış
mazhariyet : erişme, nail olma
meâd : dönülecek yer; ölümden sonraki yaratılış, haşir
mebde : başlangıç; ilk yaratılış
mevcut : var olan, bulunan
mevt : ölüm
muayyen : belirli
mûcibe-i cüz’iye : olumlu tikel önerme
mûcibe-i külliye : olumlu tümel önerme
mu’cize-i kudret : Allah’ın kudret mu’cizesi
mudga : et parçası; embriyo; döllenmiş hücrenin, bütün organlar oluşuncaya kadar geçirdiği dönem
muntazam : düzenli
nev’i : tür
nev-i beşer : insanlar
sehil : kolay
tebdil-i mekân : mekân, yer değiştirme
teşkil etme : meydana getirme, oluşturma
ukde : düğüm
zerrât : atomlar, en küçük parçalar
Yükleniyor...