هُوَ الَّذِى خَلَقَ لَكُمْ مَا فِى اْلأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ اسْتَوٰۤى اِلَى السَّمَاۤءِ فَسَوّٰيهُنَّ سَبْعَ سَمٰوَاتٍ وَهُوَ بِكُلِّ شَىْءٍ عَلِيمٌ 1
Bu âyetin sabık âyetle cihet-i irtibatı: Evvelki âyette küfür ile küfran, delâil-i enfüsiye ile inkâr edilmiştir. Bu âyette, delâil-i âfâkiyeye işaret edilmiştir. Ve keza, evvelki âyette vücut ve hayat nimetlerine işaret edilmiş, bu âyette beka nimetine işaret edilmiştir. Ve keza, evvelki âyette, Sâniin vücuduna delil olmakla haşre bir mukaddeme olduğuna işaret edilmiş; bu âyette ise, âhiretin tahkikiyle şüphelerin izalesine işaret edilmiştir.

Evet, sanki onlar diyorlar ki: “İnsana bu kadar kıymet ve ehemmiyet verilmesi nereden ve neye binaendir? Ve Allah’ın yanında mevkii nedir ki onun için kıyameti koparıyor?”

Onlara cevaben Kur’ân-ı Kerim, bu âyetin işaretiyle diyor ki: “İnsanın pek yüksek bir kıymeti olmasaydı, semavat ve arz onun istifadesine muti ve musahhar olmazdı. Ve keza, insan ehemmiyetsiz olsaydı, mahlûkat onun için halk edilmezdi. Eğer insan ehemmiyetsiz ve kıymetsiz olsaydı, o vakit insan, mahlûkat için halk olunacaktı. Ve keza, insanın Hâlıkı yanında mevkii pek büyük olduğu içindir ki, âlem-i dünyayı kendisi için değil, beşer için, beşeri de ibadeti için halk etmiştir.”

Hülâsa: İnsan mümtaz ve müstesnadır; hayvanlar gibi değildir. Onun için insan 2 ثُمَّ اِلَيْهِ تُرْجَعُونَ cevherine bir sadef olmuştur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “O, yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı. Sonra semaya yöneldi ve gökleri yedi tabaka olarak tanzim etti. O herşeyi hakkıyla bilendir.” Bakara Sûresi, 2:29.
2 : “Sonra O'na döndürülürsünüz.” Bakara Sûresi, 2:28.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 28. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 30. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat
âlem-i dünya : dünya âlemi
arz : dünya
bekà : devamlılık ve kalıcılık
beşer : insan, insanlık
binaen : -dayanarak
cevher : değerli şey, öz
cihet-i irtibat : irtibat, münasebet yönü
delâil-i âfâkiye : insanın kendi dışındaki deliller, kâinattaki deliller
delâil-i enfüsiye : dahili deliller; kalb, vicdan, his ve lâtifeler gibi insanın iç âlemine konan donanımlarından hareketle Allah’ın varlığına ait deliller
ehemmiyet : önem
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
halk etme : yaratma
haşr : insanların öldükten sonra tekrar diriltilip Allah’ın huzurunda toplanması
hülâsa : öz, özet
istifade : faydalanma, yararlanma
izale etme : giderme, ortadan kaldırma
keza : bunun gibi
kıyamet : dünyanın sonu, varlığın bozulup dağılması, kâinatın ölümünden sonra, bütün ölülerin dirilip ayağa kalkmaları, mahşerde toplanmaları
küfran : iyilik bilmeme, nankörlük
küfür : nimeti örtme, nankörlük, inkâr
mahlukât : yaratılmışlar
mevki : konum, yer, değer
mukaddeme : hazırlık
musahhar : boyun eğdirilmiş, emre verilmiş
muti’ : itaat eden, emre uyan
mümtaz : seçkin, üstün
müstesna : seçkin
sabık : geçen, önceki
sadef : içinde inci bulunan kabuk
Sâni : her şeyi san’atlı ve mükemmel bir şekilde yaratan Allah
semavat : gökler
tahkikî : araştırarak ve kesin delillere dayanarak
vücut : varlık
Yükleniyor...