Üçüncü nokta: Aşağıda işiteceğin gibi, istifadede müzahemet ve münakaşa yoktur. Nasıl ki Zeyd diyebilir ki, “Şems benim lâmbamdır, dünya benim evimdir.” Ömer de öyle diyebilir ve aralarında münakaşa da olmaz. Evet, Zeyd, meselâ dünyada tek farz edilirse, istifadesi nasılsa, bütün insanlar içinde iken istifadesi yine öyledir-ne fazla olur ne noksan. Yalnız “gâreyn”e ait olan kısım müstesnadır. Zira yiyecek, içecek ve saire şeylerde münakaşa olur.

Dördüncü nokta: Âlem için tek bir yüz, bir cihet değil, pek çok umumî ve muhtelif vecihler vardır. Ve faideleri temin eden kesretle umumî ve mütedahil, yani birbiri içinde cihetler vardır. Ve istifade yollarının da envâen türlü türlü tarikleri vardır. Meselâ senin güzel bir bahçen vardır. O bahçe, bir cihetten senin istifadene tahsis edildiği gibi, diğer bir cihetten de halkı faidelendirir. Meselâ o bahçenin hüsnüne, güzelliğine her bakan bir zevk alır, bir inşirah peyda eder; bunda bir mâni yoktur.

Kezalik, insanın beş zahirî, beş bâtınî olmak üzere on tane hassası ve duygusu vardır. İnsan, bu duygularıyla ve keza cismiyle, ruhuyla, kalbiyle dünyanın her bir cüz’ünden istifade edebilir; mâni yoktur.

Beşinci nokta: Bu âyetle diğer bazı âyetlerden anlaşılıyor ki, bu büyük dünya insan için yaratılmıştır. Ve yaratılışında, insanın istifadesi ille-i gaiye olarak nazara alınmıştır. Halbuki arzdan pek büyük olan Zühal’in, meselâ beşeri faidelendiren, yalnız ziyneti ve zayıf bir ziyasıdır. Bu cüz’î faide için ne suretle beşer ona ille-i gaiye olur?

Elcevap: Bir faideyi takip eden adam, bütün fikrini, hayalini o faideye hasreder ve ondan mâada birşeye bakmaz. Ve herşeye kendi hesabına bakar, kimseyi nazara almaz. Hattâ kendisini ille-i gaiye zanneder. Binaenaleyh, bu gibi adama karşı makam-ı imtinanda söylenilen o gibi kelâmlarda mübalâğa yoktur. Evet, binlerce hikmetler için yaratılan Zühal’in herbir hikmetinde binlerce cihetler ve herbir cihetinde binlerce istifade edenler bulunduğu halde, “Hilkatinde o adamın istifadesi, ille-i gaiyeden bir cüz olarak düşünülmüştür” denilirse ne mânii var? Çünkü ille-i gaiye, daima basit birşeyden ibaret değildir.

Altıncı nokta:
İmam-ı Ali’nin 1 وَتَزْعُمُ اَنَّكَ جِرْمٌ صَغِيرٌ وَفِيكَ اِنْطَوَى الْعَالَمُ اْلاَكْبَرُ emrettiği gibi, insan küçük bir cisim ise de, büyük âlemi içine alacak kadar büyüktür. Öyleyse cüz’î istifadesi küllî olur; öyleyse abesiyet yoktur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Sen kendinin küçük bir varlık olduğunu zannedersin. Halbuki senin içinde büyük âlem dürülmüştür.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 28. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 30. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya; evren, kâinat
bâtınî : dahile ait, iç
beşer : insanlık
binaenaleyh : bundan dolayı
cihet : taraf, yön
cüz’ : parça, kısım
cüz’î : küçük, ferdî, sınırlı
envâen : çeşit çeşit olarak
farz etmek : sanmak, zannetmek
gâreyn : ağız ve tenasül organları
hasretmek : belirli bir şeyle sınırlama, bir şeye özgü kılmak
hassa : duyu
hikmet : fayda, gaye
hilkat : yaratılış
hüsn : güzellik
ille-i gaiye : asıl gaye, maksat
inşirah : ferahlanma, sevinme
istifade : faydalanma, yararlanma
kelâm : söz, ifade
kesret : çokluk
keza/kezâlik : bunun gibi
makam-ı imtinan : verilen nimet ve ihsandan söz etme makamı
muhtelif : çeşitli, farklı
mübalâğa : abartı
münakaşa : tartışma
müstesna : hariç
mütedahil : birbiri içinde, iç içe
müzahamet : sıkışıklık
nazar : dikkat, bakış
nazara almak : dikkate almak
peydâ : meydana gelme, ortaya çıkma
sair : diğer, başka
şems : güneş
tarik : yol
umumî : genel, herkese ait
vecih : yön, yüz
zâhirî : görünen, dış
zira : çünkü
ziya : ışık, parlaklık
ziynet : süs
Zühâl : Satürn gezegeni
Yükleniyor...