ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰۤئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُنِى بِأَسْمَاۤءِ هٰۤؤُلاَءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ 1

2 ثُمَّ terâhî ve bu’d-u mesafeyi ifade ettiği cihetle, şöyle bir takdire işarettir. هُوَ اَكْرَمُ مِنْكُمْ وَاَحَقُّ بِالْخِلاَفَةِ Yani, “Âdem sizden daha kerim ve hilâfete daha müstahak ve lâyıktır.”

عَرَضَهُمْ Müşterilere gösterilmek üzere kumaş toplarının açılıp arz edildiği gibi, eşyanın envâı da bast edilerek enzar-ı melâikeye gösterilmiştir. Bu tâbirden şöyle bir işaret çıkıyor ki: Mevcudat, müdrik ve âlimin malıdır. İlimle alır, isimle ahzeder, suretlerinin temessülüyle temellük eder.

3 هُمْ müzekker ve âkıllar cemaatinden kinayedir. Burada müzekkerin müennese ve âkılın gayr-ı âkıla tağlib ve teşmiliyle, mecazen envâ-ı eşyaya ircâ edilmiştir. Bu itibarla, هُمْ kelimesinde bir mecaz, iki tağlib vardır. Bu mecaz ile o tağlibleri icbar eden esbab, 4 عَرَضَ kelimesinin işaret ettiği üslûptur. Çünkü melâikeye envâ-ı eşyanın arzı, mânevî bir resm-i geçit manzarasını andırıyor. Malûm ya, resm-i geçitleri yapan, müzekker ve âkıl insanlardır. Bunun için, burada iki tağlibe ve dolayısıyla bir mecaza mecburiyet hasıl olmuştur. عَلٰى arz edilenin levh-i a’lâda nakşedilen sûretler olduğuna işarettir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: ‘Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini bana söyleyiniz.’” Bakara Sûresi, 2:31.
2 : Sonra.
3 : Onlar.
4 : Arzetti, sundu.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 30. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahzetme : alma
âkıl : akıl sahibi
âlim : ilim sahibi
arz : sunma
bast etmek : yaymak, sermek, sergilemek
bu’d-u mesâfe : mesafe uzaklığı
cemaat : topluluk, grup
cihet : tarz, yön
âhir : son
âkil : akıl sahibi, akıllı
arz edilen : sunulan
avn ü inayet : yardım ve ikram
bahr : deniz
beyan : açıklama, anlatım
fart-ı şefkat : aşırı şefkat ve acıma
fevkinde : üstünde
hasıl olmak : meydana gelmek
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
himmet : ciddi yardım ve gayret
hitam bulma : son bulma, sona erme
hitam : son
ıslah : düzeltme, iyileştirme
i’câz : mu’cizelik, bir benzerini yapma konusunda başkalarını acze düşürecek derecede olağanüstü olma
îcaz : Kur’ân’ın vecizliği, geniş bir mânâyı az sözle anlatması
ihtiyar : irade, tercih, seçme
ikmâl : tamamlama
intihab : seçme, irade
levh-i a’lâ : Levh-i Mahfûz; herşeyin bütün ayrıntılarıyla yazıldığı kader levhası, Allah’ın ilminin bir adı
malûm : bilinen, belli
mecaz : bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz
muvaffak : başarılı olma
müellif : telif eden, yazan
müzekker : erkek
nakşedilen : işlenen
nazm-ı Kur’ân : Kur’ân nazmı, Kur’ân’ın kelime ve âyetlerinin dizilişi
nihayet : son
tağlib : bir alâka ve ilgiden dolayı bir kelimeyi, başka bir mânâyı da içine alacak şekilde kullanma, ana-babaya ebeveyn denilmesi gibi
tefsir : açıklama, yorum
veciz : kısa, özlü söz
envâ : çeşitler, türler
envâ-ı eşya : eşyanın türleri, çeşitleri
enzâr-ı melâike : meleklerin nazarları ve görüşleri
esbab : sebepler
esmâ : Allah’ın isimleri
eşya : şeyler, varlıklar
gayr-ı âkıl : akıl sahibi olmayan
heyet-i mecmua : bireylerinin hepsi; İlâhî isimlerin tamamı
hilâfet : halifelik; yeryüzünde Allah’ın izni dairesinde ve Onun adına icraatta bulunma şeklinde, insana verilen görev
icbar : zorlama, mecbur kılma
ircâ : döndürme
itibar : özellik
kerîm : cömertlik ve ikram sahibi
kısm-ı âzam : büyük bir kısmı
kinaye : bir sözü gerçek mânâsına da gelebilecek şekilde, onun dışında başka bir mânâda kullanma san’atı
mecaz : bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek anlamından başka anlamda kullanılan söz
medâr-ı acz : acizlik, güçsüzlük sebebi, kaynağı
melâike : melekler
mevcudat : varlıklar, var edilenler
müdrik : idrak eden, anlayan
müennes : (Ar. gr.) dişi kip
müstahak : hak etmiş, lâyık
müzekker : (Ar. gr.) erkek kipi
tabir : ifade
tağlib : bir alâka ve ilgiden dolayı bir kelimeyi, başka bir mânâyı da içine alacak şekilde kullanma, ana-babaya ebeveyn denilmesi gibi
takdir : lâfız olarak zikredilmediği halde, görünen lâfzın altında kapalı olarak bulunan sözü, mânâyı gösterme
temellük : sahiplenme
temessül : görünme, yansıma
terâhî : gecikme, sonraya bırakma, sonraya kalma
teşmil : içine alma, genelleme
Yükleniyor...