Ve keza, 1 يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ sadefinde bulunan imanın rükünlerini beyan etmek için, icmalden sonra tafsile geçmiştir. Çünkü bu âyet; kitaplara, kıyamete sarahaten; rusül ve melâikeye zımnen delâlet eder.

Kur’ân-ı Azimüşşan burada 2 وَالْمُؤْمِنُونَ بِالْقُرْاٰنِ gibi îcazlı ifadeleri terk edip, 3 وَالَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ ile itnabı ihtiyar etmiştir. Şu itnab, bu makamı yüksek nükte ve letâifle tezyin etmek için ihtiyar edilmiştir.

1. Esmâ-i mevsûle ve müphemeden bulunan اَلَّذِينَ burada hükmün medârı ve maksadın esası, iman sıfatı olduğuna ve mevsûfu ile sâir sıfatları iman sıfatına tâbi ve altında görünmez bir durumda olduklarına işarettir.

2. Yalnız bir zamanda sübutu ifade eden 4 مُؤْمِنُونَ kelimesine bedel, fiil sigasıyla 5 يُؤْمِنُونَ tabiri, nüzul ve zuhur tekerrür ettikçe imanın teceddüt ettiğine işarettir.

3. İphamı ifade eden مَا iman-ı icmâlînin kâfi geldiğine ve imanın, hadîs gibi bâtınî ve Kur’ân gibi zâhirî vahiylere şâmil olduğuna işarettir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Gayba inanırlar.” Bakara Sûresi, 2:3.
2 : Kur’ân’a iman edenler.
3 : “Onlar sana indirilen Kur’ân’a inanırlar.” Bakara Sûresi, 2:4.
4 : Mü'minler, Allah'a inananlar.
5 : İnanırlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 3. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 5. âyetin Tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bâtınî : görünmeyen, içe ait
beyan etmek : açıklamak
delâlet : işaret etme, gösterme; söz ile kullanılmış olduğu mânâ arasındaki bağlantı
esmâ-i mevsûle ve müpheme : gr. ism-i mevsuller; mânâsı kapalı isimler; mânâsı kendisinden sonra gelen cümle ile açıklanan ve bir ismi başka bir cümleye bağlayan kelimedir.
hadîs : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
îcâz : sözü kısaltmak; maksadı az sözle açık ve net bir şekilde ifade etmek
icmal : özetleme, kısaca ifade etme
ihtiyar edilme : seçilme, tercih edilme
iman-ı icmâlî : icmâl-i iman; Resûl-i Ekrem‘in (a.s.m.) tebliğ ettiği detaya girmeden genel olarak inanma
ipham : kapalılık, belirsizlik
itnab : sözü uzatma; yeni bir fayda için, maksadı alışılmamış şekilde uzun bir söz ile ifade etmek
kâfi : yeterli
keza : böylece, bunun gibi
kıyamet : kâinatın ölümünden sonra, âhirette bütün ölülerin dirilip ayağa kalkmaları, mahşerde toplanmaları
Kur’ân-ı Azîmüşşan : şan ve şerefi yüce olan Kur’ân
letâif : lâtifeler, incelikler, güzellikler
medâr : kaynak, sebep, dayanak
melâike : melekler
mevsûf : nitelenen; imanla nitelenen mü’min kimseler
nükte : ince ve derin mânâlı söz
nüzul : inme, iniş
rusül : peygaberler, nebiler
rükün : esas, şart
sadef : sedef; inci kabuğu
sâir : diğer, başka
sarahaten : açıkça, açık bir şekilde
sıfat : özellik, nitelik
siga : gr. kip, kalıp
sübut : sabit, kesinlik
şamil : içine alan, kapsamlı
tâbi : bir şeye bağlı, uyan
tafsil : ayrıntı, detaylı açıklama
teceddüt : yenilenme, tazelenme
tekerrür etmek : tekrarlanmak
tezyin etmek : süslemek
vahiy : Cenâb-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) vasıtası ile peygamberlere bildirilen emir ve yasaklar
zahirî : dış, görünen
zımnen : gizlice, dolaylı olarak
zuhur : görünme, ortaya çıkma
Yükleniyor...