Bu suale, benî Âdem namına, emsali olan büyük peygamberler gibi, Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâm, nev-i beşere vekâleten karşısına çıkarak şöyle cevapta bulundu:

“Ey hikmet! 1 Bu gördüğün insanlar, Sultan-ı Ezelînin kudretiyle, yokluk karanlıklarından, ziyadar varlık âlemine çıkarılan mahlûklardır. Sultan-ı Ezelî, bütün mevcudatı içinde biz insanları seçmiş ve emanet-i kübrâyı bize vermiştir. Biz, haşir yoluyla saadet-i ebediyeye müteveccihen hareket etmekteyiz. Dünyadaki işimiz de, o saadet-i ebediye yollarını temin etmekle re’sü’l-malımız olan istidatlarımızı nemalandırmaktır. Ve şu azîm insan kervanına, bundan sonra Sultan-ı Ezelîden risalet vazifesiyle gelip riyaset eden benim. İşte o Sultan-ı Ezelînin risalet beratı olarak bana verdiği Kur’ân-ı Azîmüşşân elimdedir. Şüphen varsa al, oku!”

Muhammed-i Arabî Aleyhissalâtü Vesselâmın verdiği şu cevaplar, Kur’ân’dan muktebes ve Kur’ân lisanıyla söylenildiğinden, Kur’ân’ın anâsır-ı esasiyesinin şu dört maksatta temerküz ettiği anlaşılıyor.

S - Şu makasıd-ı erbaa, Kur’ân’ın hangi âyetlerinde bulunuyor?

C - O anâsır-ı erbaa, Kur’ân’ın hey’et-i mecmuasında bulunduğu gibi, Kur’ân’ın sûrelerinde, âyetlerinde, kelâmlarında, hattâ kelimelerinde bile sarahaten veya işareten veya remzen bulunmaktadır. Çünkü, Kur’ân’ın küllü, cüzlerinde göründüğü gibi, cüzleri de, Kur’ân’ın küllüne âyinedir. Bunun içindir ki Kur’ân, “müşahhas olduğu halde, efrad sahibi olan küllî” gibi tarif edilir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Buradaki “Ey hikmet” tabiri, “Ey hikmet diye isimlendirilen fen” şeklinde takdir olunabilir. Veya diğer bir ifadeyle, “Ey, varlıkların hakikatlerini varlık âlemindeki keyfiyetlerine göre araştıran ilim.” Zira, fen, her ilim için kullanılan bir tabirdir. Hikmet ise, eşyanın hakikatlerini varlık âlemindeki keyfiyetlerine göre araştıran nazarî ilme denir (Seyyid Şerif Cürcânî, Tarifat).
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Kur’ân nedir, tarifi nasıldır? / Sonraki Risale: Bakara Sûresi
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
anâsır-ı erbaa : Kur’ân’ın dört unsuru olan tevhid, haşir, nübüvvet, ibadet ve adalet
anâsır-ı esasiye : esas, temel unsurlar
azîm : büyük
benî Adem : Âdemoğlu, insanlık
berat : nişan, rütbe, vesika, belge
cüz : bölüm, kısım
efrad : fertler, bireyler
emanet-i kübrâ : en büyük emanet, halifelik; başka varlıkların yüklenmekten çekindiği ve insanın yüklendiği İlâhî yükümlülük, kulluk vazifesi
emsal : benzerler, örnekler
haşir : insanın öldükten sonra âhirette diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanması
hikmet : varlıkların hakikatlerini varlık âlemindeki keyfiyetlerine göre açıklayan ilim, felsefe
istidat : yetenek, kabiliyet
kelâm : ifade, söz
kudret : Allah’ın bütün varlığı kuşatan güç ve iktidarı
Kur’ân’ın hey’et-i mecmuası : Kur’ân’ın bütünü, tümü
Kur’ân-ı Azîmüşşan : şan ve şerefi büyük olan Kur’ân
küll : bütün, genel
küllî : bütün fertleri içine alan tür; kapsamlı
lisan : dil
mahlûk : yaratık, yaratılmış varlık
makasıd-ı erbaa : dört asıl gaye, dört maksat
mevcudat : varlıklar
Muhammed-i Arabî : Arap olan peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
muktebes : iktibas edilen, alıntı
müşahhas : somut
müteveccihen : yönelmiş olarak
nemalandırmak : geliştirmek, kârını artırmak
nev-i beşer : insanlar, insanlık türü
re’sü’l-mal : sermâye
remzen : gizli bir mânâyı ince bir işaretle göstererek
risalet : elçilik, peygamberlik
riyaset : başkanlık
saadet-i ebediye : sonsuz mutluluk
sarahaten : açıkça
Sultan-ı Ezelî : hüküm ve saltanatı bütün zamanları kapsayan Ezelî Sultan, Allah
temerküz etmek : odaklaşmak, toplanmak
temin etmek : güvence altına almak
vekâleten : vekil olarak
ziyadar : ışıklı, parlak
Yükleniyor...