بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ

وَبِهِ نَسْتَعِينُ
1

Tenbih

İşârâtü’l-İ’câz tefsiri, eski Harb-i Umumînin birinci senesinde, cephe-i harpte, me’hazsiz ve kitap mevcut olmadığı halde telif edilmiştir. Harp zamanının zaruretinden başka, dört sebebe binaen gayet muhtasar ve îcazlı bir tarzda yazılmış; Fatiha ve nısf-ı evvel, daha mücmel, daha muhtasar kalmıştır.

Evvelâ: O zaman, izaha müsaade etmiyordu. Eski Said, îcazlı ve kısa tabiratla ifade-i meram ediyordu.

Saniyen: Gayet zekî olan kendi talebelerinin derece-i fehimlerini düşünüyordu, başkaların anlamalarını düşünmüyordu.

Salisen: Eski Said, en dakik ve en ince olan nazm-ı Kur’ân’daki îcazlı olan i’câzı beyan ettiği için, kısa ve ince düşmüştür. Fakat şimdi ise, Yeni Said nazarıyla mütalâa ettim: Elhak, Eski Said’in bütün hatiatıyla beraber, şu tefsirdeki tetkikat-ı âliyesi, onun bir şaheseridir. Yazıldığı vakit daima şehid olmaya hazırlandığı için, hâlis bir niyetle ve belâgatın kanunlarına ve ulûm-u Arabiyenin düsturlarına tatbik ederek yazdığı için, hiçbirini cerh edemedim. Belki Cenâb-ı Hak, bu eseri ona kefaret-i zünub yapacak ve bu tefsiri de tam anlayacak adamları yetiştirecek inşaallah.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla başlar ve ancak Ondan yardım dileriz.
| Sonraki Sayfa »
Sonraki Risale: İfadetü'l-Meram
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

belâgat : belâgat ilmi; sözün düzgün, kusursuz, yerinde, hâlin ve makamın icabına uygunluğunu tespit eden ilim
beyan etmek : açıklamak, izah etmek
binaen : -dayanarak
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cephe-i harp : savaş cephesi, üzerinde savaş yapılan bölge
cerh etmek : çürütmek, reddetmek
dakik : ince
derece-i fehim : anlayış derecesi
düstur : prensip, kural
elhak : gerçekten
Eski Harb-i Umumî : I. Dünya Savaşı (bk. bilgiler – Birinci Harb-i Umûmî)
Eski Said : (bk. bilgiler – Bediüzzaman Said Nursî)
Fatiha : Kur’ân-ı Kerim’in ilk sûresi
gayet : son derece
hâlis : içten, katıksız, samimî
harp : savaş
hatîât : hatalar
i’câz : mu’cize oluş; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülük
îcâz : sözü kısaltmak; maksadı açık ve net bir şekilde az sözle ifade etme
ifade-i meram etme : maksadı ifade etme, anlatma
izah : açıklama
keffaret-i zünub : günahlara keffâret, bağışlanmaya vesile
me’haz : kaynak
mevcut olmak : var olmak, bulunmak
muhtasar : kısaca, özet
mücmel : kısa, kısaca
mütalâa etmek : dikkatlice okuyup incelemek, düşünmek
nazar : bakış açısı
nazm-ı Kur’ân : Kur’ân’ın nazmı, Kur’ân’ın mübarek kelime ve âyetlerinin tertip, diziliş ve düzeni
nısf-ı evvel : ilk yarı
salisen : üçüncü olarak
saniyen : ikinci olarak
şaheser : üstün, değerli eser
tabirat : tabirler, ifadeler
tatbik etmek : uygulamak
tefsir : Kur’ân’ın âyetlerini açıklamak ve yorumlamak için yazılan eser
telif etmek : yazmak
tenbih : ikaz, uyarı
tetkîkat-ı âliye : üst düzeyde, derinlemesine incelemeler, araştırmalar
ulûm-u Arabiye : Arapça ilimler; medrese ilimleri
zaruret : zorunluluk, gereklilik
Yükleniyor...