Eğer Birinci Harb-i Umumî gibi mâniler olmasaydı, tefsirin şu birinci cildi, i’câz vücûhundan olan i’câz-ı nazmîyi beyan ettiği gibi, diğer cüzler ve mektuplar da müteferrik hakaik-i tefsiriyeyi içine alsaydı, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyana güzel bir tefsir-i câmi olurdu. Belki inşâallah, şu cüz-ü tefsir ve altmış altı adet, belki yüz otuz adet Sözler ve Mektubat risaleleriyle beraber me’haz olursa, ileride bahtiyar bir heyet öyle bir tefsir-i Kur’ânî yazsın, inşâallah.
Said Nursî

• • •

Hâşiye: Bu harika tefsirde, münafıklar hakkında olan on iki âyet ile muannid kâfirler için olan iki âyetin izahat ve tafsilâtının içinde bazı çok münasebât-ı belâgati çoklar anlamayacak ve istifade etmeyecek ehemmiyetsiz nüktelerinin zikredilmesinin sırrı ve diğer âyetlerdeki tahkike ve izaha muhalif olarak mahiyet-i küfriyenin tafsilâtına ve ehl-i nifakın temessük ettikleri şüphelerine pek az temas edilmesinin hikmeti ve yalnız elfaz-ı Kur’âniyenin ince ince işârât ve delâletlerinin ehemmiyetle beyan edilmesinin sebebi üç nüktedir.

Birinci Nükte: Bidayet-i zuhur-u İslâmiyette muannid ve kitapsız kâfirlerin ve nifaka giren eski dinlerin münafıkları gibi, aynen bu zaman-ı âhirde bir nazîresi çıkacağını ders-i Kur’ânîden gelen bir sünuhat ile Eski Said hissetmiş. Münafıklar hakkındaki âyetleri izah ile en ince nükteleri beyan etmiş; fakat mütalâacıların zihnini bulandırmamak için mahiyet-i mesleklerini ve istinat noktalarını mücmel bırakmış, izah etmemiş. Zaten Risale-i Nur’un mesleği odur ki, zihinlerde bir iz bırakmamak için, sair ulemaya muhalif olarak, muarızların şüphelerini zikretmeden öyle bir cevap verir ki, daha vehim ve vesveseye yer kalmaz. Eski Said, bu tefsirde, Risale-i Nur gibi, zihinleri bulandırmamak için yalnız belâgat noktasında lâfzın delâletine ve işârâtına ehemmiyet vermiş.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bahtiyar : talihli, mutlu
beyan etmek : açıklamak
bidâyet-i zuhur-u İslâmiyet : İslâmiyetin ilk ortaya çıktığı zaman
Birinci Harb-i Umumî : I. Dünya Savaşı
cüz : bölüm, parça
cüz-ü tefsir : tefsirin bir bölümü
delâlet : delil olma, işaret etme
ders-i Kur’ânî : Kur’ânî ders
ehemmiyetsiz : önemsiz
ehl-i nifak : iki yüzlü kimseler, münafıklar
elfâz-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın kelimeleri, sözleri
hakaik-ı tefsiriye : tefsir ilminin hakikatleri
hâşiye : dipnot, açıklayıcı not
hikmet : sebep, gaye, sır
i’câz : mu’cize oluş; bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstülük
i’câz-ı nazmî : Kur’ân’ın tertip ve düzenindeki, benzerini yapmaktan başkalarını aciz bırakan olağanüstülüğü, mu’cizelik özelliği
istifade etmek : faydalanmak, yararlanmak
istinat : dayanak, dayanma
işârât : işaretler, belirtiler
izah : açıklama
izahat : izahlar, açıklamalar
kâfir : Allah'ı veya Onun kesin olarak bildirdiği şeylerden herhangi birini inkâr eden kimse
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla benzerini yapmakta akılları âciz bırakan Kur’ân
mâhiyet-i küfriye : küfrün içyüzü, aslı, esası
mahiyet-i meslek : mesleğin temel özelliği, iç yüzü
mâni : engel
me’haz : kaynak
muannid : inatçı, inanmamakta direnen
muarız : itiraz eden, karşıt
muhalif olmak : farklı olmak, zıt olmak
mücmel bırakma : kısa tutma, özetleme
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
münasebât-ı belâgat : belâgat ilişkileri, bağlantıları
mütalâa : etraflıca okuyup düşünme
müteferrik : farklı, değişik, çeşitli
nazîre : örnek, benzer
nifak : münafıklık, ikiyüzlülük
nükte : ince ve anlamlı söz
risale : Risale-i Nur’un her bir bölümü
sair : diğer, başka
sünuhat : kalbe doğan mânâ ve hakikatler
tafsilât : detaylı, ayrıntılı açıklamalar
tahkik : kesin doğruluğa ulaşmak için araştırma
tefsir : Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
tefsir-i câmî : Kur’ân’ı yorumlayan kapsamlı, geniş muhtevalı kitap, eser
tefsir-i Kur’ânî : Kur’ân’ı yorumlayan tefsir eseri, kitabı
temessük etmek : yapışmak, tutunmak
ulema : âlimler
vücûh : vecihler, yönler
zaman-ı âhir : âhir zaman; dünyanın son zamanı ve son devresi, dünya hayatının kıyâmete yakın son devresi,
Yükleniyor...