Evvelâ: Bu mübarek Ramazan-ı Şerifteki dualar, ihlâsı bulmak şartıyla, inşaallah makbuldür. Fakat maatteessüf, ekseriyetçe Risale-i Nur şakirtlerinin nazarlarını dünyaya çevirmek ve huzur-u kalbi bozmak için, bazı taarruzlar yüzünden o ihlâs, o huzur-u tam bir derece zedelenir. Merak etmeyiniz, herşeyi Cenâb-ı Hakka havale edip öyle taarruzlara ehemmiyet vermeyin. Âtıf’a da yazınız, merak etmesin ve müteessir olmasın. O da bir kaza-i ilâhîdir. İnşaallah, Sava Hâfız Mehmed’in hâdisesi gibi, Risale-i Nur’un lehine dönecektir. HAŞİYE

Hem Âtıf’ın parlak hizmeti tevakkufa uğraması HAŞİYE-1 ve gerilemesi ve merhum Mehmed Zühtü Bedevî’nin, yüksek ve geniş hizmetinin perdelenmesini, düşünmesi beni ziyade mahzun ettiği hengâmda, elime bir mektup verildi. O mektup, o endişemi izale etti. Risale-i Nur hizmetinde bir kapı kapansa, daha mühim kapılar açılır diye kaide, yine hükmünü icra etti ki, Sabri gibi Risale-i Nur’un gayet büyük bir rüknünün büyük amcası ve Risale-i Nur’un bir kahramanı olan Tâhirî’nin eniştesi ve Risale-i Nur’un saff-ı evvelinde ve şakirtlerinin başında bir zaman nâzırlık vazifesini gören ve şimdiye kadar da Risale-i Nur hakkında kalbini bozmayan büyük Hâfız Zühtü’nün samimî kemal-i sadakat ve ihlâsı gösteren mektubuyla, ve Hulûsi-i sâlis Abdullah Çavuş’un haşiyesinde tasdikle, bu eski ve yeni gayyûr kardeşimiz Büyük Zühtü, resmiyete bakmayarak, Risale-i Nur’un mühim vazifelerinden olan mâsumlara Kur’ân dersini vermekle gösterildi ki, merhum Zühtü Bedevî yerine, bu Büyük Zühtü’yü yeni veriyor. Ve Âtıf’ın tevakkufu yerine, bu müdakkik ve muktedir ve hatip Büyük Hâfız Zühtü’yü faaliyete getirdi. Cenâb-ı Hakka şükrediyoruz. Bugünden itibaren, Risale-i Nur’un has şakirtleri içinde şirket-i mâneviye-i Nuriyeden hissedar olmasını ve ismiyle duaya girdiğini selâmımla beraber tebliğ ediniz.
• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Âtıf’a muâraza eden ve hücum eden tarikatçı müftü ve taassuplu vâiz ve hoca ve ehl-i tarikat, ehemmiyetli ehl-i ilim ve tarikat, bu muarazada, en son perdesini rejim hesabına ve tarafgirliğe ve himayesine dayanıp, Âtıf’ın müdafaa ettiği sünnet-i seniye mesleğine taarruz suretine girdiğini; ve Risale-i Nur’a muâraza eden, bilerek veya bilmeyerek zındıkaya yardım ettiğine bir delil, bu defa adliyece benden sordular ki: “Kürt Âtıf rejim aleyhine çalışıyor. Demek onun muârızları rejime dayandılar.” Ben de dedim: Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. Ve ne de düşünüyoruz ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır. Hazret-i Ömer’in (r.a.) taht-ı hükmünde, kanun-u adalet-i şer’iyesini reddetmeyen ve ilişmeyen Yahudilere, Nasârâya ilişmiyordular. Demek, kabul etmemek, tasdik etmemek, idarece bir cünha, bir suç teşkil etmiyor ki, o çeşit muhalifler ve münkirler, en kuvvetli padişahların idaresi ve siyaseti altında bulunmuşlar. İşte, bu nokta-i nazardan, Risale-i Nur’un şakirtlerinden en müthiş bir muhalif, rejim müessesesini tel’in de etse, bilfiil idareye ilişmese, onun mefkûresine kanunen ilişilmez. Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikir, onları tebrie eder.
HAŞİYE-1 : Şimdi aldığımız haber: Denizli Valisi ehemmiyetli bir şifre ile, bura valisine, Âtıf meselesini i’zam ederek şifre yazmış. Hâfız-ı Hakikînin hıfzına dayanıp telâş etmeyiniz. Fakat ihtiyat ediniz. Hapsolan Âtıf ve arkadaşlarına teselli veriniz ve merak etmesinler. Allah Kerîmdir ve Rahîmdir.
Önceki Risale: ( 169 ) / Sonraki Risale: ( 171 )
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

amel etmek : iş görmek, davranmak
aziz : çok değerli, izzetli, saygın
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
diyanet : din
dünyadâr : dünyalı
ehemmiyet : önem
ehl-i ilim ve tarikat : ilim sahibi ve bir tarikata bağlı olan kimseler
ehl-i tarikat : tarikata mensup olanlar
ekseriyetçe : çoğunlukla
evvelâ : ilk olarak
harem : eş, zevce
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
havali : çevre, civar
himaye : koruma
huzur-u kalb : kalp huzuru, rahatlığı
huzur-u tam : tam bir huzur; insanın kendini daima Allah’ın huzurunda hissetmesi
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme; samimiyet
inşaallah : Allah dilerse, izin verirse
kader : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması
kanun-u adalet-i şer’iye : şeriatın adaletli kanunu
kaza-i İlâhî : olacağı Allah tarafından bilinen ve takdir olunan şeylerin zamanı gelince yaratılması
maatteessüf : üzülerek, ne yazık ki
makbul : kabul gören, geçerli
muâraza : sözle mücadele, karşı gelme
muârız : karşı çıkan, muhalif
mukteza : gerek, gereklilik
mübarek : hayırlı
müdafaa : savunma
müsaade : yardım, izin
mütebaki : geri kalan kısım
mütedeyyin : dindar
müteessir olma : üzülme
Nasâra : Hıristiyanlar
nazar : bakış, görüş, düşünce
nevi : çeşit, tür
rejim : bir devletin sevk ve idare metodu, usûlü
serbestiyet-i nisvan : kadınların açık-saçıklıkta ileri gitmesi
sıddık : çok doğru ve bağlı
suret : biçim, şekil
sünnet-i seniye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şakirt : talebe, öğrenci
şuursuz : bilinçsiz, idraksiz
taarruz : saldırı
taassup : aşırı derecede, körükörüne bağlılık
taht-ı hükmünde : idaresinde, emri altında
tarafgirlik : taraftarlık
tarikatçı : İlâhî hakikatlere ulaşmak için, şeyhin gözetiminde olan
vâiz : vaaz eden
zındıka : dinsizlik, inançsızlık
ziyade : çok, fazla
bilfiil : fiilen, uygulamada
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cünha : suç, kabahat
ehemmiyetli : önemli
gayyûr : gayretli, çalışkan
Hâfız-ı Hakikî : asıl olarak herşeyi koruyup saklayan ve yarattıklarını esirgeyip gözeten Allah
has şakirtler : kıymetli ve ileri gelen mühim talebeler
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hatip : hitap eden, konuşan
hengâm : ân, zaman
hıfz : koruma
hissedar : pay sahibi
hürriyet-i fikir : fikir hürriyeti, özgürlüğü
hürriyet-i vicdan : vicdan hürriyeti, özgürlüğü
i’zâm : büyütme
icra etme : yerine getirme
ihtiyat : önlem alma, tedbirli hareket etme
izale etme : giderme, ortadan kaldırma
kaide : kural, hüküm
kemal-i sadakat ve ihlâs : tam bir samimiyet ve bağlılık
Kerîm : sınırsız ikram, lütuf, ihsan ve cömertlik sahibi Allah
mahzun : hüzünlü
mefkûre : gaye, ideal, inanç
merhum : rahmete kavuşmuş, vefat etmiş
muhalif : zıt, karşıt
muktedir : gücü yeten, güç ve iktidar sahibi
müdakkik : dikkatli, inceden inceye araştıran
müessese : kurum
münkir : inanmayan, inkâr eden
nâzırlık : gözlemcilik, gözeticilik
nokta-i nazar : bakış noktası, görüş açısı
Rahîm : dilediği varlıklara çok özel ihsanı ve hususi rahmet tecellîsi olan Allah
resmiyet : resmilik
rükn : bir topluluğun en önemli üyelerinden biri
saff-ı evvel : ilk saf, ilkler
şakirt : talebe, öğrenci
şirket-i mâneviye-i Nuriye : Risale-i Nur’un mânevî şirketi, ortaklığı
şükür : nimetlere karşı memnunluk gösterme, Allah’a teşekkür etme
tasdik : doğrulama, kabul etme
tebliğ etmek : bildirmek, ulaştırmak
tebrie : kusur ve noksandan uzak tutma
tel’in etme : lânetleme
teşkil : oluşturma, meydana getirme
tevakkuf : durma, duraklama
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...