Madem hakikî vaziyetimiz budur.

Biz de, Hazret-i Yunus Aleyhisselâma iktidaen, umum esbabdan yüzümüzü çevirip, doğrudan doğruya, Müsebbibü’l-Esbab olan Rabbimize iltica edip 1 لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ demeliyiz ve aynelyakin anlamalıyız ki, gaflet ve dalâletimiz sebebiyle aleyhimize ittifak eden istikbal, dünya ve hevâ-yı nefsin zararlarını def edecek yalnız o Zat olabilir ki, istikbal taht-ı emrinde, dünya taht-ı hükmünde, nefsimiz taht-ı idaresindedir. Acaba Hâlık-ı Semâvat ve Arzdan başka hangi sebep var ki, en ince ve en gizli hâtırât-ı kalbimizi bilecek? Ve bizim için istikbali, âhiretin icadıyla ışıklandıracak ve dünyanın yüz bin boğucu emvâcından kurtaracak -hâşâ- Zât-ı Vâcibü’l-Vücuddan başka hiçbir şey, hiçbir cihette, Onun izin ve iradesi olmadan imdad edemez ve halâskâr olamaz. 2

Madem hakikat-i hal böyledir. Nasıl ki Hazret-i Yunus Aleyhisselâma o münâcâtın neticesinde hûtu ona bir merkûb, bir tahtelbahir ve denizi bir güzel sahrâ ve gece mehtaplı bir lâtif suret aldı. Biz dahi o münâcâtın sırrıyla لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اَنْتَ سُبْحَانَكَ اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ demeliyiz.

3 لاَۤ اِلٰهَ الاَّ اَنْتَ cümlesiyle istikbalimize, 4 سُبْحَانَكَ kelimesiyle dünyamıza, 5 اِنِّى كُنْتُ مِنَ الظَّالِمِينَ fıkrasıyla nefsimize nazar-ı merhametini celb etmeliyiz. 6

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.” Enbiyâ Sûresi, 21:87.
2 : bk. Kehf Sûresi, 18:23-24; İnsan Sûresi, 76:30; Tekvîr Sûresi, 81:29; Hac Sûresi, 22:65.
3 : Senden başka ilâh yoktur.
4 : Sen her noksandan münezzehsin.
5 : Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum.
6 : bk. Buhârî, Ezan: 149, Tevhid, 9; Müslim, Zikr: 47-48, Hudûd: 23.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öldükten sonraki sonsuz hayat
aynelyakin : gözle görerek kesin bilgi edinme
celb etmek : çekmek
cihet : yön, taraf
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
emvâc : dalgalar
esbab : sebepler
fıkra : bölüm, kısım
gaflet : duyarsızlık, umursamazlık
hakikat-i hal : o andaki durumunun gerçeği
halâskâr : kurtarıcı
Hâlık-ı Semâvat ve Arz : göklerin ve yerin yaratcısı olan Allah
hâşâ : asla
hâtırât-ı kalb : kalbden geçenler
hayat-ı ebediye : sonsuz hayat, âhiret hayatı
hevâ-yı nefis : nefsin yasak arzu ve hevesleri
hût : büyük balık
Hz. Yunus :
icad : var etme
iktidaen : uyarak
iltica etme : sığınma
irade : istek, arzu
istikbal : gelecek
ittifak : anlaşma, birlik
lâtif : güzel, hoş
mahv : yok olma
mehtap : ay ışığı, ay
merkûb : binek
muzır : zararlı
münâcât : Allah’a yalvarış, duâ
Müsebbibü’l-Esbab : bütün sebepleri ve sebeplerin neticesini yaratan Allah
nazar-ı merhamet : merhamet bakışı
nefis : can, kişinin kendisi
Rab : her bir varlığa muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
suret : görünüm
tahtelbahir : denizaltı
taht-ı emir : emir altında
taht-ı hüküm : hüküm altında
taht-ı idare : idaresi altında
Zât-ı Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve varlığının devamı için hiçbir sebebe muhtaç olmayan Zât, Allah
Yükleniyor...