Evet, ibadet iki kısımdır: bir kısmı müsbet, diğeri menfi. Müsbet kısmı malûmdur. Menfi kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle, musibetzede zaafını ve aczini hissedip, Rabb-i Rahîmine ilticâkârâne teveccüh edip, Onu düşünüp, Ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar. Bu ubudiyete riyâ giremez, hâlistir. Eğer sabretse, musibetin mükâfâtını düşünse, şükretse, o vakit herbir saati bir gün ibadet hükmüne geçer. Kısacık ömrü uzun bir ömür olur. Hattâ bir kısmı var ki, bir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçer. Hattâ bir âhiret kardeşim, Muhacir Hafız Ahmed isminde bir zâtın müthiş bir hastalığına ziyade merak ettim. Kalbime ihtar edildi: “Onu tebrik et. Herbir dakikası bir gün ibadet hükmüne geçiyor.” Zaten o zat sabır içinde şükrediyordu.

ÜÇÜNCÜ NÜKTE

Bir iki Sözde beyan ettiğimiz gibi, her insan geçmiş hayatını düşünse, kalbine ve lisanına ya “ah” veya “oh” gelir.

Yani, ya teessüf eder, ya “Elhamdü lillâh” der. Teessüfü dedirten, eski zamanın lezâizinin zeval ve firakından neş’et eden mânevî elemlerdir. Çünkü zevâl-i lezzet elemdir. Bazan muvakkat bir lezzet daimî elem verir. Düşünmek ise o elemi deşiyor, teessüf akıtıyor. Eski hayatında geçirdiği muvakkat âlâmın zevâlinden neş’et eden mânevî ve daimî lezzet, “Elhamdü lillâh” dedirtir. Bu fıtrî hâletle beraber, musibetlerin neticesi olan sevap ve mükâfât-ı uhreviye ve kısa ömrü musibet vasıtasıyla uzun bir ömür hükmüne geçmesini düşünse, sabırdan ziyade, şükreder, اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ عَلٰى كُلِّ حَالٍ سِوَى الْكُفْرِ وَالضَّلاَلِ 1 demesi iktiza eder. Meşhur bir söz var ki, “Musibet zamanı uzundur.”

Evet, musibet zamanı uzundur. Fakat örf-ü nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Küfür ve dalâletten başka her türlü hal için Allah’a hamd olsun. Ayrıca bk. Tirmizî, Deavât: 45; İbni Mâce, Mukaddime: 23; Dua: 2.
Önceki Risale: Birinci Lem'a / Sonraki Risale: Üçüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
âhiret : öldükten sonraki sonsuz hayat
âlâm : elemler, acılar
beyan etmek : açıklamak
elem : üzüntü
elhamdü lillâh : hamd ve şükür yalnızca Allah’a mahsustur
fıtrî : doğuştan, yaratılıştan
firak : ayrılık
hâlet : vaziyet, durum
hâlis : içten
iktiza etmek : gerektirmek
ilticâkârâne : sığınarak
lezâiz : lezzetler
menfi : olumsuz
Muhacir Hafız Ahmed :
musibet : belâ, büyük sıkıntı
musibetzede : belâya uğrayan
muvafık : uygun
muvakkat : gelip geçici
mükâfât : ödül
mükâfât-ı uhreviye : âhirete ait ödüller
müsbet : olumlu
neş’et eden : kaynaklanan
nükte : derin ve ince anlamlı söz
örf-ü nâs : insanlar arasında kabul görmüş, gelenek haline gelmiş hususlar
Rabb-i Rahîm : yarattığı herbiri varlığa sonsuz şefkatini gösteren Rab
riyâ : gösteriş
şekvâ : şikâyet
teessüf etmek : üzülmek
teveccüh etme : yönelme
ubudiyet : kulluk
zât : kişi
zevâl : yokluk, gelip geçicilk
zevâl-i lezzet : lezzetin bitmesi
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...