Cây-ı hayrettir ki, bazı müsrif ve mübezzir insanlar, böyle iktisatçıları hısset ile ittiham ediyorlar. Hâşâ! İktisat, izzet ve cömertliktir. Hısset ve zillet, ehl-i israf ve tebzîrin zâhirî merdâne keyfiyetlerinin içyüzüdür. Bu hakikati teyid eden, bu risalenin telifi senesinde Isparta’da hücremde cereyan eden bir vakıa var.

Şöyle ki: Kaideme ve düstur-u hayatıma muhalif bir surette, bir talebem iki buçuk okkaya yakın bir balı, bana hediye kabul ettirmeye ısrar etti. Ne kadar kaidemi ileri sürdüm, kanmadı. Bilmecburiye, yanımdaki üç kardeşime yedirmek ve Şâbân-ı Şerif ve Ramazan’da o baldan iktisatla otuz kırk gün üç adam yesin ve getiren de sevap kazansın ve kendileri de tatlısız kalmasın diyerek, “Alınız” dedim. Bir okka bal da benim vardı. O üç arkadaşım, gerçi müstakim ve iktisadı takdir edenlerdendi.

Fakat, her ne ise, birbirine ikram etmek ve herbiri ötekinin nefsini okşamak ve kendi nefsine tercih etmek olan, bir cihette ulvî bir hasletle iktisadı unuttular. Üç gecede iki buçuk okka balı bitirdiler. Ben gülerek dedim: “Sizi otuz kırk gün o bal ile tatlandıracaktım. Siz otuz günü üçe indirdiniz. Afiyet olsun!” dedim.

Fakat ben, kendi o bir okka balımı iktisatla sarf ettim. Bütün Şâban ve Ramazan’da hem ben yedim, hem, lillâhilhamd, o kardeşlerimin herbirisine iftar vaktinde birer kaşık HAŞİYE verip, mühim sevaba medar oldu.

Benim halimi görenler, o vaziyetimi belki hısset telâkki etmişlerdir. Öteki kardeşlerimin üç gecelik vaziyetlerini bir civanmertlik telâkki edebilirler.

Fakat, hakikat noktasında, o zâhirî hısset altında ulvî bir izzet ve büyük bir bereket ve yüksek bir sevap gizlendiğini gördük. Ve o civanmertlik ve israf altında, eğer vazgeçilmeseydi, bir dilencilik ve gayrın eline tamahkârâne ve muntazırâne bakmak gibi, hıssetten çok aşağı bir hâleti netice verirdi.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Yani, büyükçe bir çay kaşığı iledir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Sekizinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirminci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahlâk-ı âliye-i Peygamberiye : Peygamberimizin yüce ahlâkı
ahlâk-ı seyyie : kötü ahlâk
bahillik : cimrilik
bereket : bolluk
bilmecburiye : zorunlu olarak
cihet : taraf, yön
civanmertlik : yiğitlik, mertlik
düstur-u hayat : hayat prensibi
gayr : başkası
hakikat : asıl, esas, gerçek mahiyet
hâlet : durum, hal
haslet : huy, karakter
haslet-i memdûha : övülmüş ve methedilmiş özellik
hısset : cimrilik
ikram : bağış, ihsan
iktisat : tutumluluk
israf : savurganlık
izzet : değer, itibar, şeref
kaide : kural, prensip
kâinat : evren
lillâhilhamd : ne kadar hamd ve şükür varsa ve olmuşsa, hepsi Allah’a aittir
mânen : manevî olarak
medar : dayanak noktası, kaynak
muhalif : aykırı hareket eden
muntazırâne : beklenti içinde
mühim : önemli
müstakim : dosdoğru olan
nefis : bir kimsenin kendisi
netice vermek : sonuçlanmak
nizam-ı hikmet-i İlâhiye : Cenâb-ı Hakkın hikmetle bu âleme yerleştirdiği düzen
nükte : ince ve derin anlamlı söz
okka : 1.283 grama karşılık gelen ağırlık ölçüsü
sarf etmek : harcamak
sefillik : yoksulluk
suret : biçim, görünüş
sureten : görünüşte
Şâban-ı Şerif : hicri ayların sekizincisi ve mübarek üç ayların ikincisi olan değerli ve şerefli Şâban ayı
tamahkârâne : aç gözlü bir şekilde
tekebbür : büyüklenme
telâkki etmek : algılamak
tevazu : alçakgönüllülük
tezellül : alçalma
ulvî : yüce
vakar : ağırbaşlılık
vaziyet : durum
zâhirî : dış görünüşte
Yükleniyor...