İktisat, sebeb-i izzet ve kemal olduğuna delâlet eden bir vakıa:

Bir zaman, dünyaca sehâvetle meşhur Hâtem-i Tâî, mühim bir ziyafet veriyor. Misafirlerine gayet fazla hediyeler verdiği vakit, çölde gezmeye çıkıyor. Bakar ki, bir ihtiyar fakir adam, bir yük dikenli çalı ve gevenleri beline yüklemiş, cesedine batıyor, kanatıyor. Hâtem ona dedi:

“Hâtem-i Tâî, hediyelerle beraber mühim bir ziyafet veriyor. Sen de oraya git; beş kuruşluk çalı yüküne bedel beş yüz kuruş alırsın.”

O muktesit ihtiyar demiş ki: “Ben bu dikenli yükümü izzetimle çekerim, kaldırırım; Hâtem-i Tâî’nin minnetini almam.”

Sonra Hâtem-i Tâî’den sormuşlar: “Sen kendinden daha civanmert, aziz kimi bulmuşsun?”

Demiş: “İşte o sahrâda rast geldiğim o muktesit ihtiyarı benden daha aziz, daha yüksek, daha civanmert gördüm.” 1

BEŞİNCİ NÜKTE

Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, en fakir adama en zengin adam gibi ve gedâya, yani fakire, padişah gibi, lezzet-i nimetini ihsas ettiriyor. Evet, bir fakirin, kuru bir parça siyah ekmekten açlık ve iktisat vasıtasıyla aldığı lezzet, bir padişahın ve bir zenginin israftan gelen usanç ve iştahsızlıkla yediği en âlâ baklavadan aldığı lezzetten daha ziyade lezzetlidir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Buhârî, Müsâkât 13, Zekat 50, Büyu’ 15; İbni Mâce, Zekat 25; Müsned 1:167.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Sekizinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirminci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlâ : en üstün
aziz : izzetler, aşağılığa tenezzül etmeyen kişi
cây-ı hayret : hayret verici nokta
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cereyan eden : gerçekleşen
civanmert : yiğit, mert
cömert : eli açık
delâlet etme : delil olma, işaret etme
ehl-i israf ve tebzîr : israf edenler, savurgan kişiler
gedâ : fakir
geven : dikenli bir tür çalı
hakikat : doğru gerçek
hâşâ : asla
hısset : cimrilik, hasislik
hücre : oda
ihsas ettirmek : hissettirmek
iktisat : tutumluluk
iktisatçı : tutumlu kimse
israf : savurganlık
ittiham etmek : suçlamak
izzet : değer, itibar, şeref
kemâl-i kerem : tam ve mükemmel cömertlik
kemâl-i lezzetle : tam bir lezzet olarak
keyfiyet : özellik, nitelik
lezzet-i nimet : nimetin lezzeti
merdâne : mert kişiye yakışır şekilde
minnet : iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek
muktesit : iktisatlı, tutumlu
mübezzir : lüzumsuz, gereksiz harcayan
mühim : önemli
müsrif : israf eden, savurgan
nükte : ince ve derin anlamlı söz
risale : kitap
sahrâ : çöl
sebeb-i izzet ve kemâl : değer, itibar ve olgunluk sebebi
sehâvet : cömertlik
telif : yazma
teyid eden : destekleyen
vakıa : olay
vasıtasıyla : aracılığıyla
zâhirî : dış görünüş itibariyle
zillet : hor, hakir, aşağılanma
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...