İşte Mutezile bu sırrı anlamadıkları için, “Halk-ı şer, şerdir; ve çirkinin icadı çirkindir” diye, Cenâb-ı Haktakdis için, şerrin icadını ona vermemişler, dalâlete düşmüşler, ve bi’l-kaderi hayrihî ve şerrihî 1 olan bir rükn-ü imaniyeyi 2 tevil etmişler.

İkinci şık ki, “Günah-ı kebireyi işleyen nasıl mü’min kalabilir?” diye suallerine cevap ise:

Evvelâ, sabık işaretlerde onların hatası kat’î bir surette anlaşılmıştır ki, tekrara hâcet kalmamıştır. Saniyen, nefs-i insaniye, muaccel ve hazır bir dirhem lezzeti, müeccel, gaip bir batman lezzete tercih ettiği gibi, hazır bir tokat korkusundan, ileride bir sene azaptan daha ziyade çekinir.

Hem insanda hissiyat galip olsa, aklın muhakemesini dinlemez. Heves ve vehmi hükmedip, en az ve ehemmiyetsiz bir lezzet-i hazırayı ileride gayet büyük bir mükâfâta tercih eder. Ve az bir hazır sıkıntıdan, ileride büyük bir azâb-ı müeccelden ziyade çekinir.

Çünkü tevehhüm ve heves ve his, ileriyi görmüyor, belki inkâr ediyorlar. Nefis dahi yardım etse, mahall-i iman olan kalb ve akıl susarlar, mağlûp oluyorlar. Şu halde, kebâiri işlemek imansızlıktan gelmiyor, belki his ve hevesin ve vehmin galebesiyle akıl ve kalbin mağlûbiyetinden ileri gelir.

Hem sabık işaretlerde anlaşıldığı gibi, fenalık ve hevesat yolu, tahribat olduğu için, gayet kolaydır. Şeytan-ı ins ve cinnî, çabuk insanları o yola sevk ediyor. Gayet cây-ı hayret bir haldir ki, âlem-i bekànın -nass-ı hadisle- sinek kanadı kadar 3 bir nuru, ebedî olduğu için, bir insanın müddet-i ömründe dünyadan aldığı lezzet ve nimete mukabil geldiği halde, 4 bazı bîçare insanlar, bir sinek kanadı kadar bu fâni dünyanın lezzetini, o bâki âlemin bu fâni dünyasına değer lezzetlerine tercih edip şeytanın arkasında gider.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Başa gelen ister hayır olsun ister şer olsun, kadere her yönüyle inanmak.
2 : Kaderin, îmânın bir rüknü olduğuna dair bk.: Müslim, Îmân: 39; Tirmizî, Îmân: 4; Ebû Dâvud, Sünnet: 17; Nesâî, Îmân: 6; İbni Mâce, Mukaddime: 63.
3 : “Dünyanın Allah katında sinek kanadı kadar bir değeri olsaydı, kâfirler ondan bir yudum su bile içemezlerdi.” Tirmizî, Zühd: 13; İbni Mâce, Zühd: 3; Müsned, 5:154, 177.
4 : bk. el-Kurtubî, el-Câmi’il Ahkâmi’l-Kur’ân: 13:7.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Lem'a / Sonraki Risale: On Dördüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i bekà : sonsuzluk âlemi, ahiret âlemi
azâb-ı müeccel : sonraya bırakılmış azap
batman : yaklaşık 8 kg ağırlığında bir ağırlık ölçüsü
cây-ı hayret : hayret verici nokta
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
dirhem : eskiden kullanılan ve 3 gramlık ağırlığa karşılık gelen bir ölçü birimi
ebedî : sonsuz
ehemmiyetsiz : önemsiz
evvelâ : öncelikle
fenalık : kötülük
gaip : görünmeyen âlem
galebe : galip gelme, yenme
galip : yenen, üstün gelen
günah-ı kebire/kebâir : büyük günahlar
hâcet : ihtiyaç
halk-ı şer : şerrin yaratılışı
heves : gelip geçici arzu ve istek
hevesat : heves ve arzular
hissiyat : hisler, duygular
icad : yaratma
icad-ı şer : kötülüğün yaratılması
kat’î : kesin
lezzet-i hazıra : hazır lezzet
mağlûp : yenik düşen
mahall-i iman : imanın yeri
muaccel : peşin, hemen verilen
muhakeme : değerlendirme
Mutezile : “Kul kendi fiilinin yaratıcısıdır” iddiasında olan ehl-i sünnet dışı bir mezhep
müddet-i ömür : ömür süresi
müeccel : ertelenmiş
mükâfât : ödül
nass-ı hadis : hadisin kesin ifadesi
nefis : insanı kötülüğe yönelten duygu
nefs-i insaniye : insandaki maddî lezzet ve isteklere düşkün olan duygu
rükn-ü imaniye : imanın şartı
sabık : geçen, önceki
saniyen : ikinci olarak
sevk etmek : göndermek, yönlendirmek
suret : biçim, şekil
şer : kötülük
şeytan-ı ins ve cinnî : insan ve cinlerden şeytanlık yapanlar
tahribat : tahripler, yıkıp bozmalar
takdis : Allah’ı her türlü eksiklik ve çirkinlikten yüce tutma
tevehhüm : kuruntuya kapılma
tevil etmek : yorumlamak
vehmî : gerçekte olmayıp doğru sanılan kuruntu
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...