Böyle en eşref ve ihtiyarı en geniş, bu derece hakikî tasarruftan ve temellükten eli bağlanmış bulunsa, “Sair hayvânat ve cemâdat kendi kendine mâliktir” diyen, hayvandan daha ziyade hayvan ve cemâdattan daha ziyade câmid ve şuursuz olduğunu ispat eder.

Seni bu hataya atıp bu vartaya düşüren, bir gözlü dehândır. Yani, harika, menhus zekândır. O kör dehân ile, herşeyin hâlıkı olan Rabbini unuttun, mevhum bir tabiata isnad ettin, âsârını esbaba verdin, o Hâlıkın malını bâtıl mâbud olan tâğutlara taksim ettin.

Şu noktada ve o dehân nazarında, her zîhayat, herbir insan, tek başıyla hadsiz a’dâya karşı mukavemet etmek ve nihayetsiz hâcâtın tahsiline çabalamak lâzım geliyor.

Ve zerre gibi bir iktidar, ince tel gibi bir ihtiyar, zâil lem’a gibi bir şuur, çabuk söner şule gibi bir hayat, çabuk geçer dakika gibi bir ömürle, o hadsiz a’dâya ve hâcâta karşı dayanmaya mecbur oluyor.

Halbuki, o biçare zîhayatın sermayesi, binler matluplarından birisine kâfi gelmiyor. Musibete giriftar olduğu zaman, sağır, kör esbabdan başka derdine derman beklemiyor. 1 وَمَا دُعَاۤءُ الْكَافِرِينَ اِلاَّ فِى ضَلاَلٍ sırrına mazhar oluyor.

Senin karanlıklı dehân, nev-i beşerin gündüzünü geceye kalb etmiş. Yalnız o sıkıntılı, zulümlü ve zulmetli geceye ısındırmak için, yalancı, muvakkat lâmbalarla tenvir ettin. O lâmbalar sürurla beşerin yüzüne tebessüm etmiyorlar. Belki beşerin ağlanacak acı hallerindeki eblehâne gülmesine, o ışıklar müstehziyâne gülüp eğleniyor.

Herbir zîhayat, senin şakirtlerin nazarında, zalimlerin hücumuna mâruz, miskin birer musibetzededirler. Dünya bir matemhane-i umumiyedir. Dünyadaki sadâlar ölümlerden, elemlerden gelen vâveylâlardır. Senden tam ders alan şakirdin, bir firavun olur. Fakat en hasis şeye ibadet eden ve menfaat gördüğü herşeyi kendine rab telâkki eden bir firavun-u zelildir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Kâfirlerin duası ancak boşa gider.” Ra’d Sûresi, 13:14.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Altıncı Lem'a / Sonraki Risale: On Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’dâ : düşmanlar
âsâr : eserler
câmid : cansız
cemâdat : cansız varlıklar
dehâ : felsefeyle eğitilmiş olağanüstü zekâ ve akıl
eblehâne : ahmakçasına
firavun-u zelil : alçak bir firavun
giriftar olmak : tutulmak
hâcât : ihtiyaçlar
hadsiz : sınırsız, sayısız
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hâlık : yaratıcı
hasis : âdi, değersiz
hayvânât : hayvanlar
ihtiyar : dileme, istek, irade
iktidar : güç, kuvvet
isnad etmek : dayandırmak
kâfi : yeterli
kalb etmek : dönüştürmek
lem’a : parıltı
mâbud : ibadet edilen
mâlik : sahip
mâruz : hedef olma, yüz yüze gelme
matemhane-i umumiye : genel yas evi
matlup : istenen şey
mazhar olmak : erişmek
menhus : uğursuz
mevhum : gerçekte olmadığı halde var sayılan
miskin : zavallı
mukavemet etmek : dayanmak, karşı koymak
musibet : belâ, büyük sıkıntı
musibetzede : musibete uğrayan
muvakkat : geçici
müstehziyâne : alay edercesine
nazar : bakış, düşünce
nev-i beşer : insanlar
nihayetsiz : sınırsız
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
rab : yaratıcı, ilâh
sadâ : ses
sair : diğer
sır : gizli gerçek
sürur : mutluluk, sevinç
şakirt : talebe, öğrenci
şule : alev
şuur : bilinç, anlayış
şuursuz : bilinçsiz
tâğut : ibadet edilen bâtıl şey, put
tahsil : elde etme, kazanma
taksim etmek : bölüştürmek, paylaştırmak
telâkki eden : kabul eden
tenvir etmek : aydınlatmak
varta : tehlike
vâveylâ : çığlık, feryad
zâil : geçip gidici, yok olucu
zerre : atom
zulmetli : karanlık
zulüm : haksızlık
Yükleniyor...