Evet, insanın elindeki cüz-ü ihtiyarî ile işledikleri ef’allerinde, Cenâb-ı Hakka ait netâici düşünmemek gerektir. Meselâ, kardeşlerimizden bir kısım zatlar, halkların Risale-i Nur’a iltihakları şevklerini ziyadeleştiriyor, gayrete getiriyor. Dinlemedikleri vakit, zayıfların kuvve-i mâneviyeleri kırılıyor, şevkleri bir derece sönüyor. Halbuki, üstad-ı mutlak, muktedâ-yı küll, rehber-i ekmel olan Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, 1 وَماَ عَلَى الرَّسُولِ اِلاَّ الْبَلاَغُ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa’y ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünkü 2 اِنَّكَ لاَ تَهْدِى مَنْ اَحْبَبْتَ وَلٰكِنَّ اللّٰهَ يَهْدِى مَنْ يَشَاۤءُ sırrıyla anlamış ki, insanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenâb-ı Hakkın vazifesidir; Cenâb-ı Hakkın vazifesine karışmazdı.

Öyleyse, işte ey kardeşlerim! Siz de, size ait olmayan vazifeye harekâtınızı bina etmekle karışmayınız ve Hâlıkınıza karşı tecrübe vaziyetini almayınız.

İKİNCİ MESELE: Ubudiyet, emr-i İlâhîye ve rıza-yı İlâhîye bakar. Ubudiyetin dâîsi emr-i İlâhî ve neticesi rıza-yı Haktır. Semerâtı ve fevâidi uhreviyedir. Fakat ille-i gaiye olmamak, hem kasten istenilmemek şartıyla, dünyaya ait faydalar ve kendi kendine terettüp eden ve istenilmeyerek verilen semereler, ubudiyete münâfi olmaz. Belki zayıflar için müşevvik ve müreccih hükmüne geçerler. Eğer o dünyaya ait faydalar ve menfaatler o ubudiyete, o virde veya o zikre illet veya illetin bir cüz’ü olsa, o ubudiyeti kısmen iptal eder. Belki o hâsiyetli virdi akîm bırakır, netice vermez.

İşte bu sırrı anlamayanlar, meselâ yüz hâsiyeti ve faydası bulunan Evrâd-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendîyi veya bin hâsiyeti bulunan Cevşenü’l-Kebîr’i, o faydaların bazılarını maksud-u bizzat niyet ederek okuyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Peygambere düşen, ancak tebliğ etmekten ibarettir.” Nur Sûresi, 24:54.
2 : “Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir.” Kasas Sûresi, 28:56.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Altıncı Lem'a / Sonraki Risale: On Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

akîm : neticesiz
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı üzerine olsun
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan, şeref ve yücelik sahibi Allah
cüz’ : kısım, parça
cüz-ü ihtiyarî : insanda bulunan sınırlı irade
dâî : gerektiren sebep
ef’al : fiiller, hareketler
emr-i İlâhî : Allah’ın emri
Evrâd-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibendî : Şah-ı Nakşibendî’nin sürekli olarak okuduğu kutsal virdler, zikirler
ferman-ı İlâhî : Allah’ın emir ve buyruğu
fevâid : faydalar, kazançlar
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
harekât : hareketler
hâsiyet : özellik
hidayet : doğru ve hak olan yol, İslâmiyet
ille-i gaiye : asıl hedef, gerçek sebep
illet : esas sebep, maksat
iltihak : katılmak
kuvve-i mâneviye : manevi güç, moral
muktedâ-yı küll : herkesin her konuda uyması, örnek alması gereken kişi, Hz. Muhammed (a.s.m.)
münâfi : aykırı, zıt
müreccih : tercih ettiren sebep
müşevvik : teşvik edici
netâic : neticeler
netice : son, sonuç
rehber-i ekmel : en mükemmel rehber
rehber-i mutlak : her bakımdan rehber
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
rıza-ı İlâhî : Allah’ın rızası
rıza-yı Hak : Allah’ın rızası
sa’y : çalışma
semerât : meyveler, neticeler
semere : meyve, verim
tebliğ etmek : bildirmek
tecrübe : deneme
terettüp eden : sonuç olarak ortaya çıkan
ubudiyet : kulluk
uhreviye : âhirete ait
üstad-ı mutlak : ilimde üstünlüğü ve öğreticiliği tartışmasız olan kişi, Hz. Muhammed (a.s.m)
vird : devamlı yapılan zikir
zat : kişi
zikir : Allah’ı anma
ziyade : çok, fazla
ziyadeleşme : fazlalaşma, artma
Yükleniyor...