SEKİZİNCİSİ

Seyrânî’dir. Bu zat, Hüsrev gibi Nura müştak ve dirayetli bir talebemdi. Esrar-ı Kur’âniyenin bir anahtarı ve ilm-i cifrin mühim bir miftahı olan tevafukata dair Isparta’daki talebelerin fikirlerini istimzaç ettim. Ondan başkaları kemâl-i şevkle iştirak ettiler.

O zat başka bir fikirde ve başka bir merakta bulunduğu için, iştirak etmemekle beraber, beni de kat’î bildiğim hakikatten vazgeçirmek istedi. Cidden bana dokunmuş bir mektup yazdı. “Eyvah!” dedim, “bu talebemi kaybettim.” Çendan fikrini tenvir etmek istedim. Başka bir mânâ daha karıştı. Bir şefkat tokadını yedi. Bir seneye karib, bir halvethanede (yani hapiste) bekledi.

DOKUZUNCUSU

Büyük Hafız Zühtü’dür. Bu zat, Ağrus’taki Nur talebelerinin başında nâzırları hükmünde olduğu bir zaman, Sünnet-i Seniyyeye ittibâ ve bid’alardan içtinâbı meslek ittihaz eden talebelerin mânevî şerefini kâfi görmeyerek ve ehl-i dünyanın nazarında bir mevki kazanmak emeliyle, mühim bir bid’anın muallimliğini deruhte etti.

Tamamıyla mesleğimize zıt bir hata işledi. Pek müthiş bir şefkat tokadını yedi. Hanedanının şerefini zîrüzeber edecek bir hadiseye mâruz kaldı. Fakat, maatteessüf, Küçük Hafız Zühtü, hiç tokada istihkakı yokken, o elîm hadise ona da temas etti. Belki, inşaallah, o hadise onun kalbini dünyadan kurtarıp tamamıyla Kur’ân’a vermek için bir ameliyat-ı cerrahiye-i nâfia hükmüne geçer.

ONUNCUSU

Hafız Ahmed (r.h.) namında bir adamdır. Bu zat, risalelerin yazmasında iki üç sene teşvikkârâne bir surette bulunuyordu ve istifade ediyordu. Sonra ehl-i dünya zayıf bir damarından istifade etti. O şevk zedelendi. Ehl-i dünyaya temas etti, belki o cihetle ehl-i dünyanın zararını görmesin, hem onlara sözünü geçirsin ve bir nevi mevki kazansın ve dar olan maişetine bir suhulet olsun.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Lem'a / Sonraki Risale: On Birinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ameliyat-ı cerrahiye-i nâfia : vücudun faydasına olan cerrahî ameliyat
bid’a : dinin aslında olmadığı halde, sonradan dine sokulan zararlı âdet ve uygulama
cihet : taraf, yön
çendan : gerçi
deruhte etmek : üzerine almak
dirayet : kabiliyet, incelikleri kavrayış
ehl-i dünya : sadece dünya ile ilgilenen, âhireti düşünmeyen kişiler
elîm : acı ve sıkıntı veren
emel : arzu, istek
esrar-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın sırları
hadise : olay
Hafız Ahmed : . Dereli Hâfız Ahmed Efendi olarak bilinir. Isparta’nın Dereli Mahallesinde ikamet ediyordu
hakikat : doğru gerçek
halvethane : yalnızca ibadet etmek ve çile doldurmak için kapanılan oda
hanedan : sülale
içtinâb : uzak durma, sakınma
ilm-i cifir/cifir : Arap alfabesindeki her bir harfe sayısal değer verilerek söylenenlerden ve yazılanlardan anlam çıkarma ilmi
istifade etmek : faydalanmak
istihkak : hak etme
istimzaç etme : farklı şeyleri bir araya getirme
iştirak etmek : katılmak
ittibâ : uyma
ittihaz etme : edinme
kâfi : yeterli
karib : yakın
kat’î : kesin
kemâl-i şevk : tam ve kusursuz bir istek
maatteessüf : ne yazık ki
mânâ : anlam
mânevî : mânâya ait, maddî olmayan
mâruz kalmak : bir şeyle yüz yüze gelmek
mevki : yer, makam
miftah : anahtar
muallim : öğretmen
müştak : arzulu, istekli, düşkün
nazar : bakış, göz
nâzır : bakan, gözetici
risale : Risale-i Nur’u oluşturan bölümler
suret : şekil
Sünnet-i Seniyye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şevk : bir şeye duyulan arzu ve istek
tenvir etmek : aydınlatmak
teşvikkârâne : teşvik ederek, bir şeye yönlendirerek
tevafukat : birbirine uygun gelişmeler
zat : kişi
zîrüzeber etmek : yerle bir etmek, yıkmak
Yükleniyor...