İşte, hizmet-i Kur’âniyeye o suretle, o yüzden gelen fütur ve zarara mukabil iki tokat yedi. Biri: Dar maişetiyle beraber beş nüfus daha ilâve edildi, perişaniyeti ehemmiyet kesb etti. İkinci tokat: Şeref ve haysiyet noktasında hassas ve hattâ birtek adamın tenkit ve itirazını çekemeyen o zat, bilmeyerek bazı dessas insanlar onu öyle bir surette kendilerine perde ettiler ki, şerefi zîrüzeber oldu, yüzde doksanını kaybetti ve yüzde doksan adamı aleyhine çevirdi. Her ne ise, Allah affetsin, belki inşaallah bundan intibaha gelir, yine kısmen vazifesine döner.

ON BİRİNCİSİ

Belki rızası yok diye yazılmadı.

ON İKİNCİSİ

Muallim Galip’tir (r.h.). Evet, bu zat, sadıkane ve takdirkârâne, risalelerin tebyizinde çok hizmet etti ve hiçbir müşkilât karşısında zaaf göstermedi. Ekser günlerde geliyordu, kemâl-i şevkle dinliyordu ve istinsah ediyordu. Sonra kendine otuz lira ücret mukabilinde umum Sözler’i ve Mektubat’ı yazdırdı. Onun maksadı, memleketinde neşretmek ve hem hemşehrilerini tenvir etmekti. Sonra, bazı düşünceler neticesinde, risaleleri tasavvur ettiği gibi neşretmedi, sandığa bıraktı. Birden, elîm bir hadise yüzünden bir sene gam ve gussa çekti. Risalelerin neşriyle ona adâvet edecek resmî birkaç düşmanlara bedel, zalim, insafsız çok düşmanları buldu, bir kısım dostlarını kaybetti.

ON ÜÇÜNCÜSÜ

Hafız Hâlid’dir (r.h.). Kendisi der:

Evet, itiraf ediyorum, Üstadımın hizmet-i Kur’âniyede neşrettiği âsârın tesvidinde hararetli bir surette bulunduğum zaman, mahallemizde bir cami imamlığı vardı. Eski kisve-i ilmiyemi, sarığı bağlamak niyetiyle muvakkaten o hizmete fütur verip, bilmeyerek çekildim. Maksadımın aksiyle şefkatli bir tokat yedim. Sekiz dokuz ay imamlık ettiğim halde, müftünün çok vaadlerine rağmen, fevkalâde bir surette, sarığı saramadım. Şüphemiz kalmadı ki, o kusurdan bu şefkatli tokat geldi. Ben Üstadımın hem bir muhatabı, hem bir müsevvidi idim. Benim çekilmemle tesvid hususunda sıkıntı çekmişti. Her ne ise, yine şükür ki, kusurumuzu anladık ve bu hizmetin de ne kadar kudsî olduğunu bildik. Ve Şah-ı Geylânî gibi, arkamızda melek-i sıyânet gibi bir üstad bulunduğuna itimad ettik.

Ez’afü’l-ibâd Hafız Hâlid
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dokuzuncu Lem'a / Sonraki Risale: On Birinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adâvet : düşmanlık
âsâr : eserler, kitaplar
dessas : hilebaz, aldatıcı
ehemmiyet : önem
ekser : çoğunluk
elîm : acı ve sıkıntı veren
fevkalâde : olağanüstü
fütur : usanç, gevşeklik
gam : sıkıntı, üzüntü
gussa : üzüntü, tasa
hadise : olay
hararetli : çok istekli
haysiyet : itibar
hizmet-i Kur’âniye : Kur’ân hizmeti
intibah : uyanma
istinsah etmek : el ile yazarak çoğaltmak
kemâl-i şevk : tam ve kusursuz bir istek
kisve-i ilmiye : ilmi temsil eden elbise
maişet : geçim
maksad : gaye
mukabil : karşılık
muvakkaten : geçici olarak
müşkilât : zorluk
neşretmek : yaymak
nevi : çeşit, tür
sadıkâne : sadakatli bir şekilde
suhulet : kolaylık
suret : şekil
takdirkârâne : takdir ederek
tasavvur etmek : düşünmek, hayal etmek
tebyiz : karalama şeklinde yazılan bir yazıyı temize geçme
tenkit : eleştiri
tenvir etmek : aydınlatmak
tesvid : bir yazıyı karalama olarak yazmak
vaad : söz verme
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
zalim : acımasız ve haksız davranan
zat : kişi
zîrüzeber : yerle bir etmek, yıkmak
Yükleniyor...