Evet, bir zîhayatın cesedindeki zerrelerin herbir âzâya mahsus bir heyetle küme küme toplanıp dağılmadıkları ve sel gibi akan unsurların fırtınaları içinde vaziyetlerini muhafaza edip dağılmamaları ve muntazaman durmaları, bilbedâhe, kendi kendilerinden olmayıp, belki sırr-ı kayyûmiyetle olduğundan, herbir ceset muntazam bir tabur, herbir nevi muntazam bir ordu hükmünde olarak, bütün zîhayat ve mürekkebâtın zemin yüzünde ve yıldızların feza âleminde durmaları ve gezmeleri gibi, bu zerreler dahi hadsiz dilleriyle sırr-ı kayyûmiyeti ilân ederler.

İKİNCİ MESELE: Eşyanın sırr-ı kayyûmiyetle münasebettar faydalarının ve hikmetlerinin bir kısmına işaret etmeyi bu makam iktiza ediyor.

Evet, herşeyin hikmet-i vücudu ve gaye-i fıtratı ve faide-i hilkati ve netice-i hayatı üçer nevidir.

Birinci nevi: Kendine ve insana ve insanın maslahatlarına bakar.

İkinci nevi: Daha mühimdir ki, herşey, umum zîşuur mütalâa edebilecek ve Fâtır-ı Zülcelâlin cilve-i esmâsını bildirecek birer âyet, birer mektup, birer kitap, birer kaside hükmünde olarak, mânâlarını hadsiz okuyucularına ifade etmesidir.

Üçüncü nevi ise, Sâni-i Zülcelâle aittir, Ona bakar. Herşeyin faydası ve neticesi kendine bakan bir ise, Sâni-i Zülcelâle bakan yüzlerdir ki, Sâni-i Zülcelâl, kendi acaib-i san’atını kendisi temâşâ eder, kendi cilve-i esmâsına kendi masnuatında bakar. Bu âzamî üçüncü nevide hikmet-i hilkatini ifade için, bir saniye kadar yaşamak kâfidir.

Hem herşeyin vücudunu iktiza eden bir sırr-ı kayyûmiyet var ki, Üçüncü Şuada izah edilecek.

Bir zaman, tılsım-ı kâinat ve muammâ-yı hilkat cilvesiyle mevcudatın hikmetlerine ve faydalarına baktım, dedim: “Acaba bu eşya neden böyle kendini gösteriyorlar, çabuk kaybolup gidiyorlar?
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acaib-i san’at : hayranlık ve şaşkınlık uyandıran san’atlar
âlem : dünya
âyet : Allah’ın varlığını ispatlayan delil
âzâ : uzuv, organ
âzamî : en büyük
bilbedâhe : açık bir şekilde
cesed : beden
cilve : görünme, yansıma
cilve-i esmâ : Allah’ın isimlerinin varlıklardaki yansıması
eşya : varlıklar
faide-i hilkat : yaratılıştaki fayda, yarar
Fâtır-ı Zülcelâl : sonsuz büyüklük ve görkem sahibi olan ve herşeyi yoktan benzersiz olarak yaratan Allah
feza : uzay boşluğu
gaye-i fıtrat : yaratılıştaki gaye, amaç
hadsiz : sayısız
heyet : yapı
hikmet : gaye, fayda, yarar
hikmet-i hilkat : yaratılış hikmeti ve gayesi
hikmet-i vücud : bir şeyin var olmasının hikmet ve amacı
iktiza etmek : gerektirmek
izah etmek : açıklamak
kâfi : yeterli
kaside : kafiyeli ve övgü dolu ifadeler içeren şiir
makam : yer, konum
maslahat : fayda, gaye
masnuat : san’at eseri varlıklar
mevcudat : varlıklar
muammâ-yı hilkat : yaratılışta gizli olan sır
muhafaza etmek : korumak
muntazam : düzenli
muntazaman : düzenli olarak
mühim : önemli
münasebettar : ilgili, bağlantılı
mürekkebât : birleşik şekillerde meydana gelen varlıklar
mütalâa etme : dikkatlice düşünme ve inceleme
netice-i hayat : hayatın ortaya çıkardığı sonuç
nevi : çeşit, tür
Sâni-i Zülcelâl : herşeyi san’atlı bir şekilde yaratan, sonsuz büyüklük ve görkem sahibi Allah
sırr-ı kayyûmiyet : Allah’ın her zaman ve her yerde olması ve bütün varlıkları ayakta tutması sırrı
şua : ışık, ışın
tabur : dört bölükten meydana gelen askerî birlik
temâşâ etmek : gözlemlemek, seyretmek
tılsım-ı kâinat : kâinatın gizemi, sırrı
umum : bütün
unsur : madde
vaziyet : durum, hâl
vücud : varlık
zemin : yer
Yükleniyor...