DÖRDÜNCÜ ŞUA

Kâinattaki hayretnümâ faaliyet-i daimenin hikmetinin üçüncü şubesi şudur ki: Herbir merhamet sahibi, başkasını memnun etmekten mesrur olur.

Herbir şefkat sahibi, başkasını mesrur etmekten memnun olur.

Herbir muhabbet sahibi, sevindirmeye lâyık mahlûkları sevindirmekle sevinir. Herbir âlicenap zat, başkasını mes’ut etmekle lezzet alır.

Herbir âdil zat, ihkak-ı hak etmek ve müstehaklara ceza vermekte hukuk sahiplerini minnettar etmekle keyiflenir.

Hüner sahibi herbir san’atkâr, san’atını teşhir etmekle ve san’atının tasavvur ettiği tarzda işlemesiyle ve istediği neticeleri vermesiyle iftihar eder.

İşte bu mezkûr düsturların herbiri birer kaide-i esasiyedir ki, kâinatta ve âlem-i insaniyette cereyan ediyorlar.

Bu kaidelerin esmâ-i İlâhiyede cereyan ettiklerini gösteren üç misal, Otuz İkinci Sözün Üçüncü Mevkıfında izah edilmiştir. Bir hülâsası bu makamda yazılması münasip olduğundan, deriz:

Nasıl ki, mesela gayet merhametli, sehâvetli, gayet kerîm, âlicenap bir zat, fıtratındaki âli seciyelerin muktezasıyla, büyük bir seyahat gemisine, çok muhtaç ve fakir insanları bindirip, gayet mükemmel ziyafetlerle, ikramlarla o muhtaç fakirleri memnun ederek, denizlerde, arzın etrafında gezdirir.

Ve kendisi de, onların üstünde, onları mesrurâne temâşâ ederek, o muhtaçların minnettarlıklarından lezzet alır ve onların telezzüzlerinden mesrur olur ve onların keyiflerinden sevinir, iftihar eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdil : adaletle iş gören, sonsuz adalet sahibi Allah
aktâr-ı kâinat : kâinatın her tarafı
âlem-i insaniyet : insanlık âlemi
âli : yüce
âlicenap : yüksek ahlâklı, şerefli
arz : yer, dünya
cereyan etmek : geçerli olmak
cüz’î : ferdî, sınırlı
düstur : kural
envâ-ı mat’umat : yiyecek çeşitleri
erzâk : gıda maddeleri
esmâ-i İlâhiye : Allah’ın isimleri
ezvak : zevkler
faaliyet-i daime : sürekli çalışma
fıtrat : yaratılış, mizaç
hadsiz : sayısız
hayretnümâ : hayret verici, şaşırtıcı
hikmet : fayda, gaye
hukuk : haklar
hülâsa : özet, öz
hüner : beceri
iftihar etmek : övünmek
ihkak-ı hak : hak sahibine hakkını verme
ikram : bağış, ihsan
izah etmek : açıklamak
kaide : düstur, prensip
kaide-i esasiye : temel kural
kâinat : evren
kerîm : cömertlik ve ikram sahibi
küre-i arz : yerküre, dünya
mahlûk : varlık
mahlûkat : yaratılmışlar, varlıklar
makam : yer, konum
merhamet : acıma, şefkat
mes’ut : mutlu
mesrur : sevinçli
mesrurâne : sevinçli bir şekilde
mevkıf : bölüm, kısım
mezkûr : adı geçen
minnettar olmak : minnet duymak, yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu hissetmek
mukteza : bir şeyin gereği
müteşekkir : şükreden
rû-yi zemin : yeryüzü
seciye : karakter, üstün özellik
sefine-i Rahmânî : Allah’ın sonsuz şefkatinin sergilendiği gemi
sehâvetli : cömert
sofra-i Rabbâni : herşeyin Rabbi olan Allah’ın kulları için hazırladığı sofra
şuâ : ışık, ışın
telezzüz : lezzet alma
temâşâ etmek : bakmak, seyretmek
teşhir etmek : sergilemek
tevziat : dağıtım
Yükleniyor...