Ve bir çekirdek, hilkatçe bir ağaçtan geri olmadığı ve bir ağaç küçük bir kâinat hükmünde olduğu, herbir zîhayat dahi küçük bir kâinat ve küçük bir âlem hükmünde olduğundan, bu sırr-ı ehadiyet cilvesi, şirk ve iştiraki muhal derecesine getiriyor.

Bu kâinat, o sırla, değil yalnız tecezzî kabul etmez bir külldür; belki mahiyetçe, inkısam ve iştiraki ve tecezzîsi imkânsız ve müteaddit elleri kabul etmez bir küllî hükmüne geçtiğinden, ondaki her cüz, bir cüz’î ve bir ferdi hükmünde ve o küll dahi bir küllî hükmünde olduğundan, hiçbir cihetle iştirakin imkânı olmuyor. Bu ism-i Ferdin cilve-i âzamı, hakikat-i tevhidi, bu sırr-ı ehadiyetle bedâhet derecesinde ispat ediyor.

Evet, kâinatın envâları birbiri içine girift olması ve kenetleşmesi ve herbirinin vazifesi umuma baktığı cihetle, kâinatı, rububiyet ve icad noktasında tecezzî kabul etmez bir küll hükmüne getirdiği misilli, kâinatta faaliyet gösteren ef’âl-i umumiye-i muhîta dahi, birbirinin içinde tedahül cihetiyle, yani, meselâ hayat vermek fiili içinde, aynı anda iaşe ve terzik fiili görünüyor.

Ve o iaşe, ihyâ fiilleri içinde, aynı zamanda o zîhayatın cesedini tanzim, teçhiz fiilleri müşahede olunuyor. Ve o iaşe, ihyâ, tanzim, teçhiz fiilleri içinde, aynı vakitte tasvir, terbiye ve tedbir fiilleri nazara çarpıyor.

Ve hâkezâ, böyle muhit ve umumî ef’âlin birbiri içine tedahülü ve girift olması ve ziyadaki yedi renk gibi imtizaç, belki ittihad etmesi haysiyetiyle ve o ef’âlin herbiri mahiyetçe bir birlik ve vahdet içinde ekser mevcudata ihatası ve şümulü ve vahdânî birer fiil olduğundan, herhalde fâilinin birtek Zât olması ve herbiri umum kâinatı istilâ etmesi ve sair ef’âl ile muavenettârâne birleşmesi itibarıyla, kâinatı tecezzî kabul etmez bir küll hükmüne getirdiği gibi; zîhayat mahlûkların herbirisi, kâinatın bir çekirdeği, bir fihristesi, bir nümunesi hükmünde olduğundan, kâinatı rububiyet noktasında tecezzî ve inkısamı imkân haricinde bir küllî hükmüne getirmiştir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Nükte / Sonraki Risale: Beşinci Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bedâhet : çok açık bir şekilde görünme
ef’âl-i umumiye-i muhîta : herşeyi kuşatan genel fiiller, işler
ferd : birey
girift : karmaşık, iç içe
hâkezâ : böylece, bunun gibi
hakikat-i tevhid : Allah’ın bir ve tek olduğu ve ondan başka ilâh olmadığı gerçeği
iaşe : besleme, yedirip içirme
icad : yaratma, var etme
ihata : içine alma, kuşatma
ihyâ : hayat verme
imkân : olabilirlik
imtizaç : birbiriyle karışma, kaynaşma
inkısam : bölünme, kısımlara ayrılma
ism-i Ferd : Allah’ın ferdlerden kâinata kadar bütün varlıkları birlik içinde tutmayı ifade eden ismi
istilâ etmek : kaplamak, yayılmak
iştirak : ortak olma, katılma
itibarıyla : bakımından
ittihad etmek : birleşmek, birlikte hareket etmek
küll : bütün
küllî : tür, kapsamlı varlık
misilli : benzeri
muavenettârâne : yardım ederek
muhit : herşeyi içine alan, kuşatan
müşahede olunmak : gözlemlenmek
müteaddit : bir çok, çeşitli
nazara çarpmak : göze takılmak
nümune : örnek
rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi
sair : başka, diğer
sırr-ı ehadiyet : Allah’ın her bir varlıkta birliğinin görülmesinin sırrı
şümul : kapsamlılık, kuşatıcılık
tanzim : düzenleme, düzene koyma
tasvir : şekil ve görünüm verme
tecezzî : bölünme, parçalanma
teçhiz : donatma
tedahül : iç içe olma
tedbir : çekip çevirme, ihtiyacını karşılama
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma
terzik : rızık verme, besleme
umum : bütün
umumî : genel
vahdânî : bir tek elden çıkan, bir tek zâtı gösteren
vahdet : birlik
zîhayat : canlı
ziya : ışık
Yükleniyor...