İşte bu çok esaslı hassa içindir ki, rububiyet-i mutlaka derecesindeki hâkimiyet-i İlâhiye, gayet şiddetle şirki ve iştiraki ve müdahale-i gayrı reddettiğinden, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan dahi gayet hararetle ve şiddetle ve pek çok tekrarla tevhidi gösterip şirki, iştiraki azîm tehditlerle reddediyor.

İşte, rububiyetteki hâkimiyet-i İlâhiye, tevhid ve vahdeti kat’î bir surette iktiza ettiği ve gayet kuvvetli bir dâîyi ve gayet şiddetli bir muktazîyi gösterdiği gibi, kâinat yüzündeki nihayet derecede mükemmel ve mecmu-u kâinattan, yıldızlardan tut, tâ nebâtat, hayvânat, maâdin, tâ cüz’iyat ve efrada ve zerrelere kadar görünen intizam-ı ekmel ve insicam-ı ecmel, o ferdiyete, o vahdete hiçbir cihetle şüphe getirmez bir şahid-i âdil, bir burhan-ı bâhirdir.

Çünkü gayrın müdahalesi olsa, bu gayet hassas nizam ve intizam ve muvazene-i kâinat elbette bozulacaktı ve intizamsızlık eseri görünecekti. 1 لَوْ كَانَ فِيهِمَاۤ اٰلِهَةٌ اِلاَّ اللهُ لَفَسَدَتَا âyetinin sırrıyla, bu harika, mükemmel nizam-ı kâinat karışacaktı ve fesada girecekti.

Halbuki, 2 فَارْجِعِ الْبَصَرَ هَلْ تَرٰى مِنْ فُطُورٍ âyetiyle, zerrattan tâ seyyârâta, ferşten tâ Arşa kadar hiçbir cihetle kusur ve noksan ve müşevveşiyet eseri görülmediğinden, gayet parlak bir surette, bu nizam-ı kâinat ve şu intizam-ı mahlûkat ve şu muvazene-i mevcudat, ism-i Ferdin cilve-i âzamını gösterip vahdete şehadet eder.

Hem cilve-i ehadiyet sırrıyla, en küçük bir zîhayat mahlûk, kâinatın bir misal-i musağğarası ve küçük bir fihristesi hükmünde olduğundan, o tek zîhayata sahip çıkan, bütün kâinatı kabza-i tasarrufunda tutan Zât olabilir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Eğer göklerde ve yerde Allah’tan başka ilâhlar olsaydı, ikisi de harap olup giderdi.” Enbiyâ Sûresi, 21:22.
2 : “Haydi, çevir gözünü: En küçük bir kusur görüyor musun?” Mülk Sûresi, 67:3.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Nükte / Sonraki Risale: Beşinci Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem : dünya, evren
âyet : Kur’an’da yer alan her bir cümle
burhan-ı bâhir : çok açık ve sarsılmaz delil
ferşten Arşa : yeryüzünden göğün en yüksek tabakasına
fesad : bozulma
fihriste : ana özelliklerin sıralandığı liste
gayr : başka
hâkimiyet-i İlâhiye : İlâhî hâkimiyet, egemenlik
hassas : duyarlı
hayvânat : hayvanlar
hilkat : yaratılış
iktiza etmek : gerektirmek
insicam-ı ecmel : çok güzel düzgünlük, uyumluluk
intizam : disiplin, düzen
intizam-ı ekmel : çok mükemmel düzen
intizam-ı mahlûkat : varlıklardaki disiplin, düzen
ism-i Ferd : Allah’ın tek, eşi ve benzeri bulunmayan ve birliğinin herbir varlıkta görüldüğünü ifade eden ismi
iştirak : ortaklık
kabza-i tasarruf : hüküm ve idare eden el
kâinat : evren
kat’î : kesin
maâdin : mâdenler
mahlûk : yaratık
mecmu-u kâinat : bütün evren
misal-i musağğar : küçültülmüş örnek
muhal : imkânsız
muktazî : gerekçe, gerektirici sebep
muvazene-i kâinat : kâinattaki denge ve ölçü
muvazene-i mevcudat : kâinattaki varlıkların ölçü ve denge içinde olması
müşevveşiyet : karışıklık
nebâtat : bitkiler
nihayet : son
nizam : düzen
nizam-ı kâinat : kâinattaki düzen
rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliği, yaratıcılığı, idaresi ve terbiyesi
seyyârât : gezegenler
sırr-ı ehadiyet : Allah’ın her bir varlıkta birliğinin görülmesinin sırrı
suret : biçim, şekil
şahid-i âdil : adaletli ve sadece doğruları söyleyen şahit
Yükleniyor...