Hâşâ, yüz bin defa hâşâ! Bir sineğin hakk-ı hayatını rahîmâne muhafaza eden bir rahmet, bir hikmet, acaba haşri getirmemekle, umum zîşuurların hadsiz hukuk-u hayatlarını ve nihayetsiz mevcudatın nihayetsiz hukuklarını zayi eder mi?

Ve, tabiri caizse, rahmet ve şefkatte ve adalet ve hikmette hadsiz hassasiyet ve dikkat gösteren bir haşmet-i Rububiyet ve kemâlâtını göstermek ve kendini tanıttırmak ve sevdirmek için bu kâinatı hadsiz harika san’atlarıyla, nimetleriyle süslendiren bir saltanat-ı Ulûhiyet, böyle, hem umum kemâlâtını, hem bütün mahlûkatını hiçe indiren ve inkâr ettiren haşirsizliğe müsaade eder mi?

Hâşâ! Böyle bir cemâl-i mutlak, böyle bir kubh-u mutlaka, bilbedâhe, müsaade etmez.

Evet, âhireti inkâr etmek isteyen adam, evvelce bütün dünyayı bütün hakaikiyle inkâr etmeli. Yoksa, dünya bütün hakaikiyle, yüz bin lisanla onu tekzip ederek bu yalanında yüz bin derece yalancılığını ispat edecek. Onuncu Söz kat’î delillerle ispat etmiştir ki, âhiretin vücudu, dünyanın vücudu kadar kat’î ve şüphesizdir.
Önceki Risale: Birinci Nükte / Sonraki Risale: Üçüncü Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adalet : her hak sahibine hakkının tam ve eksiksiz verilmesi; her şeyin dengelenmesi
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
bilbedâhe : açık bir şekilde
cemâl-i mutlak : sınırsız güzellik
evvelce : daha önce
hadsiz : sınırsız, sayısız
hakaik : gerçekler
hassasiyet : duyarlılık
hâşâ : asla öyle değil
haşir : âhirette diriltilerek Allah’ın huzurunda toplanma
haşirsizlik : yeniden dirilmenin olmaması
hukuk : haklar
hukuk-u hayat : hayat boyu sahip olunan haklar
inkâr etmek : kabul etmemek
kâinat : evren
kat’î : kesin
kemâlât : mükemmel ve kusursuz özellikler
kubh-u mutlak : mutlak çirkinlik
lisan : dil
mahlûkat : yaratılmışlar, varlıklar
mevcudat : varlıklar
müsaade etmek : izin vermek
nihayetsiz : sınırsız
nimet : iyilik, lütuf
rahmet : İlâhî şefkat, merhamet
tekzip etmek : yalanlamak
umum : bütün
vücud : varlık
zayi etmek : kaybetmek
zîşuur : akıl ve şuur sahibi
Yükleniyor...