Madem bu elimizdeki Kur’ân, semâvat ve arzın Hâlık-ı Zülcelâlinin rububiyet-i mutlakası noktasından ve azamet-i ulûhiyeti cihetinden ve ihata-i rahmeti cânibinden gelen kelâmıdır, fermanıdır, bir maden-i rahmetidir. Ona yapış; her derde bir deva, her zulmete bir ziya, her ye’se bir rica, içinde vardır.

İşte bu ebedî hazinenin anahtarı imandır ve teslimdir ve onu dinleyip kabul etmek ve okumaktır.

BEŞİNCİ RİCA

Bir zaman, ihtiyarlığımın mebdeinde, bir inzivâ arzusuyla, İstanbul’un Boğaz tarafındaki Yûşâ Tepesinde, yalnızlıkla ruhum bir istirahat aradı. Birgün o yüksek tepede, daire-i ufka, etrafa baktım. Gayet hazîn ve rikkatli bir levha-i zeval ve firâkı, ihtiyarlığın ihtarıyla gördüm.

Şecere-i ömrümün kırk beşinci senesi olan kırk beşinci dalındaki yüksek makamından, tâ hayatımın aşağı tabakalarına nazar gezdirdim. Gördüm ki, o aşağıda, herbir dalında, herbir senenin zarfında sevdiklerimden ve alâkadarlarımdan ve tanıştıklarımdan hadsiz cenazeler var.

Ve o firak ve iftiraktan gelen gayet rikkatli bir mânevî teessürat içinde, Fuzûlî-i Bağdâdî gibi mufarakat eden dostları düşünerek enîn edip,

Vaslını yâd eyledikçe ağlarım,
Tâ nefes var ise kuru cismimde feryad eylerim

diyerek bir teselli, bir nur, bir rica kapısını aradım. Birden, âhirete iman nuru imdada yetişti; hiç sönmez bir nur, hiç kırılmaz bir rica verdi.

Evet, ey benim gibi ihtiyar kardeşler ve ihtiyare hemşireler! Madem âhiret var ve madem bâkidir ve madem dünyadan daha güzeldir. Ve madem bizi yaratan Zat hem Hakîm, hem Rahîmdir. İhtiyarlıktan şekvâ ve teessüf etmemeliyiz. Bilâkis, ihtiyarlık, iman ile ibadet içinde sinn-i kemâle gelip, vazife-i hayattan terhis ve âlem-i rahmete istirahat için gitmeye bir alâmet olduğu cihetle, ondan memnun olmalıyız.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
alâkadar : alakalı, ilgili
alâmet : belirti, işaret
âlem-i rahmet : Allah’ın sonsuz rahmetin yaşanacağı âlem
bâki : devamlı olan, sonsuz
bilâkis : tersine
cânib : taraf, yön
cihet : taraf, yön
daire-i ufuk : ufuk dairesi
devâ : ilaç
ebedî : sonsuz
enîn etmek : inlemek
ferman : emirlerin yazılı olduğu şey
feryad eylemek : bağırıp çağırmak
firak : ayrılık
hadsiz : sayısız
Hakîm : herşeyi belirli maksat ve faydalara uygun ve tam yerli yerinde yaratan, hikmet sahibi Allah
hazîn : hüzünlü, acıklı
hemşire : kız kardeş
iftirak : ayrılma
ihata-i rahmet : rahmetin kuşatıcılığı
ihtar : hatırlatma
ihtiyare : yaşlı kadın
inzivâ : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
istirahat : dinlenme, rahatlama
kelâm : ifade, söz
levha-i zeval ve firak : her şeyin yok olup ayrıldığını gösteren tablo
maden-i rahmet : rahmet kaynağı
makam : konum, yer
mebde : başlangıç
mufarakat : ayrılık
nazar gezdirmek : göz gezdirmek
Rahîm : rahmeti herşeyi kuşatan, her bir varlığa ayrı ayrı şefkatini gösteren Allah
rica : ümit
rikkatli : dokunaklı, acıklı
sinn-i kemâl : olgunluk yaşı
şecere-i ömür : ömür ağacı
şekvâ : şikâyet
teessüf etme : üzülme
teessürat : üzüntüler
terhis : görevi tamamlayıp ayrılma
teslim : her şeyiyle Allah’a bağlanma
vasıl : ulaşma, kavuşma
vazife-i hayat : hayat görevi
yâd eylemek : anmak, hatırlamak
ye’s : ümitsizlik
zarfında : içinde
Yükleniyor...