Madem Kur’ân-ı Hakîmin bize verdiği en mühim bir ders, iman-ı bil’âhirettir; ve o iman da bu derece kuvvetlidir; ve o imanda öyle bir rica ve bir teselli var ki, yüz bin ihtiyarlık birtek şahsa gelse, bu imandan gelen teselli mukabil gelebilir.

Biz ihtiyarlar “Elhamdü lillâhi alâ kemâli’l-îmân” deyip ihtiyarlığımıza sevinmeliyiz.

ALTINCI RİCA

Bir zaman, elîm bir esaretimde, insanlardan tevahhuş edip Barla Yaylasında, Çam dağının tepesinde yalnız kaldım. Yalnızlıkta bir nur arıyordum. Bir gece, o yüksek tepenin başındaki yüksek bir çam ağacının üstündeki üstü açık odacıkta idim.

Üç dört gurbeti birbiri içinde ihtiyarlık bana ihtar etti. Altıncı Mektupta izah edildiği gibi, o gece, ıssız, sessiz, yalnız, ağaçların hışırtılarından ve hemhemelerinden gelen hazîn bir sadâ, bir ses, rikkatime, ihtiyarlığıma, gurbetime ziyade dokundu.

İhtiyarlık bana ihtar etti ki: Gündüz nasıl şu siyah bir kabre tebeddül etti, dünya siyah kefenini giydi; öyle de, senin ömrünün gündüzü de geceye ve dünya gündüzü de berzah gecesine ve hayatın yazı dahi ölümün kış gecesine inkılâp edeceğini kalbimin kulağına söyledi.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki sonsuz hayat
âlem-i bâki : devamlı ve kalıcı âlem
âlem-i fâni : gelip geçici dünya
âmâl-i sermediyet : sonsuz arzular ve emeller
âsâr : eserler
aşk-ı bekà : sonsuzluk aşkı
dâr-ı âhiret : âhiret yurdu
dâr-ı saadet : mutluluk yurdu, âhiret
dâvâ : iddia
delâlet : delil olma
ebedî : sonsuz
Elhamdü lillâhi alâ kemâli’l-îmân : imanın kemâl derecesinde olmasından dolayı Allah’a hamd olsun
elîm : acı ve sıkıntı veren
esaret : esirlik, tutsaklık
hemheme : rüzgârın esmesi ile ağaç yapraklarından çıkan sesler
iman-ı âhiret : âhirete inanma
iman-ı bil’âhiret : âhirete iman
inkâr etmek : inanmamak
istilzam etmek : gerekli görmek
kat-ı nazar : gözardı etme
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
küre-i arz : yerküre, dünya
nefyetmek : inkâr etmek, reddetmek
rica : ümit
rikkat : ince yüreklilik
sadâ : ses
sübutî : gerçek ve kesin
şahid-i sadık : doğru sözlü şahit
şehadet : şahidlik, tanıklık
şevk-i ebediyet : şiddetli sonsuzluk şevki, isteği
tebeddül etmek : değişmek, dönüşmek
tereşşuhât : sızıntılar, izler
tevahhuş etmek : korkmak
Yükleniyor...