Bu haber o derece beni sarstı ki, beş senedir daha o tesir altındayım. O vakit bulunduğum işkenceli esaret ve yalnızlık ve gurbet ve ihtiyarlık ve hastalığım, on derece onların fevkinde bana bir firkat, bir rikkat, bir hüzün verdi. Benim merhume validemin vefatıyla hususî dünyamın yarısı, onun vefatıyla vefat etmiş diyordum.

Abdurrahman’ın vefatıyla da, bâki kalan öteki yarı dünyam da vefat etti gördüm. Dünyadan bütün bütün alâkam kesildi. Çünkü o dünyada kalsaydı, hem dünyadaki vazife-i uhreviyemin kuvvetli bir medarı ve benden sonra tam yerime geçecek bir hayrülhalef ve hem de bu dünyada en fedakâr bir medar-ı teselli, bir arkadaşım olabilirdi; ve en zeki bir talebem, bir muhatap ve Risale-i Nur eczalarının en emin bir sahibi ve muhafızı olurdu.

Evet, insaniyet itibarıyla böyle bir zayiat, benim gibi insanlara çok hırkatlidir, yandırıyor. Gerçi zâhiren tahammüle çalışıyordum, fakat ruhumda şiddetli fırtına vardı. Eğer ara sıra Kur’ân’ın nurundan gelen teselli teskin etmeseydi, benim için dayanmak mümkün olamayacaktı.

O zaman Barla derelerine, dağlarına yalnız gidip geziyordum. Hâlî yerlerde oturup o teessürât-ı hazîne içinde, eski zamanda Abdurrahman gibi sadık talebelerimle geçirdiğim mes’udâne hayat levhaları sinema gibi hayalimden geçtikçe, ihtiyarlık ve gurbetin verdiği sür’at-i teessür, mukavemetimi kırıyordu.

Birden, 1 كُلُّ شَىْءٍ هاَلِكٌ اِلاَّ وَجْهَهُ لَهُ الْحُكْمُ وَاِلَيْهِ تُرْجَعُونَ âyet-i kudsiyenin sırrı inkişaf etti.

Bana 2 يَا بَاقِۤى أَنْتَ الْبَاقِى - يَا بَاقِۤى أَنْتَ الْبَاقِى dedirtti ve onunla hakikî teselli verdi.

Evet, ben o hâlî derede, o hazîn hâlette, bu âyet-i kudsiyenin sırrıyla, Mirkatü’s-Sünne Risalesinde işaret edildiği gibi, kendimi üç büyük cenaze başında gördüm:

Biri, elli beş yaşıma kadar elli beş ölmüş ve hayat-ı ömrümde defnedilmiş Said’lerin kabri üstünde bir mezar taşı olarak kendimi gördüm.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Herşey helâk olup gidicidir—O’nun yüzü (Yani, Allah’ın zâtı ve herşeyin Allah’a bakan yüzü) müstesnâ. Hüküm Ona aittir; siz de Ona döndürüleceksiniz.” Kasas Sûresi, 28:88.
2 : Bâkî kalan ancak sensin, ey Bâkî.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet-i kudsiye : kutsal âyet
bâki kalan : geri kalan
defnedilmek : gömülmek.
ecza : cüzler, parçalar
esaret : esirlik, tutsaklık
fevkinde : üstünde
firkat : ayrılık
gurbet : gariplik, yabancı memlekette olma
hakikî : asıl, gerçek
hâlet : durum
hâlî : ıssız
hayat-ı ömür : ömür boyu geçirilen hayat süreci
hayrülhalef : bir kişinin ardından bıraktığı ve onun yerine geçecek olan hayırlı kişi
hazîn : hüzün veren, acıklı
hırkatli : yakıcı
hususî : özel
hüzün : üzüntü
inkişaf etmek : açığa çıkmak
insaniyet : insanlık
itibarıyla : bakımından
levha : tablo
medar : dayanak noktası, kaynak
medar-ı teselli : teselli kaynağı
merhume : vefat eden kadın
mes’udâne : mutlu bir şekilde
Mirkatü’s-Sünne Risalesi : Risale-i Nur’un içinde bulunan ve Sünnet-i Seniyyeye bağlılığın öneminin anlatıldığı risale; On Birinci Lem’a
muhafız : koruyucu
muhatap : hitap edilen
mukavemet : dayanma, karşı koyma
nur : aydınlık, ışık
rikkat : acıma
sadık : doğru, bağlı
sür’at-i teessür : çok çabuk ve hızlı etki altında kalma
tahammül : dayanma, katlanma
talebe : öğrenci
teessürât-ı hazîne : hüzün dolu üzüntüler
tesir : etki
teskin etmek : sakinleştirmek, rahatlatmak
valide : anne
vazife-i uhreviye : âhirete ait görev
zâhiren : görünüş itibariyle
zayiat : kayıplar
Yükleniyor...