Ben de, o mübarek ve meczûbe kadının salâhatini duama şefaatçi yapıp, “Yâ Rabbi, onun salâhati hürmetine onun gözünü aç” diye yalvardım. İkinci gün Burdurlu bir göz hekimi geldi, gözünü açtı.

Kırk gün sonra yine gözü kapandı. Ben çok müteessir oldum, çok dua ettim. İnşaallah o dua âhireti için kabul olmuştur. Yoksa benim o duam, onun hakkında gayet yanlış bir beddua olurdu. Çünkü eceli kırk gün kalmıştı. Kırk gün sonra -Allah rahmet etsin- vefat eyledi.

İşte o merhume, kırk gün Barla’nın hazînâne bağlarına rikkatli ihtiyarlık gözüyle bakmasına bedel, kabrinde, Cennet bağlarını kırk bin günlerde seyredeceğini kazandı. Çünkü imanı kuvvetli, salâhati şiddetli idi.

Evet, bir mü’min, gözüne perde çekilse ve gözü kapalı kabre girse, derecesine göre, ehl-i kuburdan çok ziyade o âlem-i nuru temâşâ edebilir. Bu dünyada nasıl çok şeyleri biz görüyoruz, kör olan mü’minler görmüyorlar.

Kabirde o körler, imanla gitmişse, o derece ehl-i kuburdan ziyade görür. En uzak gösteren dürbünlerle bakar nev’inde, kabrinde, derecesine göre, Cennet bağlarını sinema gibi görüp temâşâ ederler.

İşte böyle gayet nurlu ve toprak altında iken göklerin üstündeki Cenneti görecek ve seyredecek bir gözü, bu gözündeki perde altında, şükürle, sabırla bulabilirsin. İşte o perdeyi senin gözünden kaldıracak, o gözle seni baktıracak göz hekimi, Kur’ân-ı Hakîmdir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dördüncü Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Altıncı Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âh ü enîn eden : âh çekip inleyen
âhiret : öldükten sonra yaşanacak olan sonsuz hayat
âlem-i nur : nur âlemi
beddua : kötü dua
bedel : karşılık
devâ : ilâç, çare
ecel : ölüm vakti
ehl-i kubur : kabirdekiler
ev kemâ kàl : veya buna benzer şekilde buyurmuşlardır
giriftar olan : tutulan
hadis-i sahih : sahih hadis; Peygamber Efendimize (a.s.m.) ait olduğu kesin bilinen ve doğru sened ve güçlü râvîlerle rivâyet edilen hadis
Hâlık-ı Rahîm : sınırsız rahmet sahibi ve bütün varlıkların yaratıcısı olan Allah
hazînâne : hüzünlü bir şekilde
hekim : doktor
ibâd : kullar
inşaallah : Allah izin verirse
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’an
meczûbe : cezbeye tutulmuş, İlâhî aşkla aklî dengesi değişmiş kadın, mecnun
merhume : vefat etmiş kadın
meşakkat : güçlük, zorluk
musibet : belâ, büyük sıkıntı
mü’min : Allah’a ve Ondan gelen herşeye inanan
mübarek : hayırlı
müteessir olmak : üzülmek
nev’ : tür, çeşit
rahmet : İlâhî şefkat ve merhamet
rikkatli : acıma hissi uyandıracak bir şekilde
salâhat : dindarlıkta çok ileri olma hali
suret : biçim, görünüş
şefaatçi yapmak : af için aracı yapmak
şükür : Allah’a karşı minnet duyma, teşekkür etme
temâşâ etmek : bakmak, seyretmek
Yâ Rabbi : Ey Rabbim!
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...