Ne vakit hasta olsa, o hastalıkta aczini ve fakrini anlar, lâyık-ı hürmet olan ihvanlarına ihtiram eder. Ziyaretine gelen veya ona yardım eden mü’min kardeşlerine karşı hürmeti hisseder.

Ve rikkat-i cinsiyeden gelen şefkat-i insaniye ve en mühim bir haslet-i İslâmiye olan, musibetzedelere karşı merhameti hissedip, onları nefsine kıyas ederek, onlara tam mânâsıyla acır, şefkat eder, elinden gelse muavenet eder, hiç olmazsa dua eder, hiç olmazsa şer’an sünnet olan keyfini sormak için ziyaretine gider, sevap kazanır.

ON YEDİNCİ DEVÂ

Ey hastalık vasıtasıyla hayrat yapamamaktan şekvâ eden hasta! Şükret. Hayrâtın en hâlisinin kapısını sana açan, hastalıktır. Hastalık mütemadiyen hastaya ve lillâh için hastaya bakıcılara sevap kazandırmakla beraber, duanın makbuliyetine en mühim bir vesiledir.

Evet, hastalara bakmak, ehl-i iman için mühim sevabı vardır. Hastaların keyfini sormak, fakat hastayı sıkmamak şartıyla ziyaret etmek, sünnet-i seniyyedir, 1 keffâretü’z-zünub olur. Hadiste vardır ki, “Hastaların duasını alınız; onların duası makbuldür.” 2

Bahusus hasta, akrabadan olsa, hususan peder ve valide olsa, onlara hizmet mühim bir ibadettir, mühim bir sevaptır. Hastaların kalbini hoşnud etmek, teselli vermek, mühim bir sadaka hükmüne geçer.

Bahtiyardır o evlât ki, peder ve validesinin hastalık zamanında, onların seriütteessür olan kalblerini memnun edip hayır dualarını alır.

Evet, hayat-ı içtimaiyede en muhterem bir hakikat olan peder ve validesinin şefkatlerine mukabil, hastalıkları zamanında kemâl-i hürmet ve şefkat-i ferzendâne ile mukabele eden o iyi evlâdın vaziyetini ve insaniyetin ulviyetini gösteren o vefâdâr levhaya karşı, hattâ melâikeler dahi “Maşaallah, bârekâllah” deyip alkışlıyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 2:45, no:1285.
2 : İbni Mâce, Cenâiz: 1; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, 1:280.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Dördüncü Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Altıncı Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : güçsüzlük
bahtiyar : talihli, mutlu
bahusus : özellikle
devâ :
ehl-i iman : iman edenler, mü’minler
evlât : çocuk
fakr : fakirlik
hadis : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hakikat : esas, gerçek
hâlis : içten, katıksız
haslet-i İslâmiye : İslâmiyetten gelen haslet, özellik
hayat-ı içtimaiye : sosyal hayat
hayır : iyilik
hayrât : hayırlar
hoşnud etmek : memnun etmek
hususan : bilhassa, özellikle
hürmet : saygı
ihtiram etmek : saygı duymak
ihvan : kardeşler
keffâretü’z-zünub : günahların bağışlanmasına vesile
kıyas etmek : karşılaştırmak
lâyık-ı hürmet : saygıya değer
lillâh için : Allah için
makbul : kabul edilen
makbuliyet : kabul edilmişlik
merhamet : acıma, şefkat
muavenet etmek : yardım etmek
muhterem : hürmete layık
musibetzede : belâya, sıkıntıya düşmüş olan kimse
mü’min : Allah’a ve Ondan gelen herşeye inanan
mühim : önemli
mütemadiyen : sürekli olarak
nefis : bir kimsenin kendisi
peder : baba
rikkat-i cinsiye : insanın kendi cinsinden olana acıması
sadaka : Allah rızası için ihtiyaç sahibi fakirlere yapılan yardım
seriütteessür : hemen üzülen, çabuk etkilenen
sünnet : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
sünnet-i seniyye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şâyân-ı merhamet ve şefkat : şefkat ve merhamete lâyık
şefkat : içten ve karşılık beklemeden duyulan merhamet, sevgi
şefkat-i insaniye : insanın şefkati
şekvâ etmek : şikâyet etmek
şer’an : şeriata göre, İlâhî emir ve yasaklara göre
şükretmek : Allah’a karşı minnet duymak, teşekkür etmek
teselli vermek : avutmak, avundurmak
valide : anne
vesile : aracı
Yükleniyor...